Mustafa ALBAYRAK

Mustafa ALBAYRAK

Mail: mustafa@teknikelektrik.com

Tekalif-i Milliye Kanunu Hakkında Akit Tv’ye Canlı Bağlantı Yaparak Görüşlerimi Bildirdim

Mustafa Balevi: Gazeteci Yazar Mustafa Albayrak beyefendiye bağlanıyoruz skype bağlantısı ile hoş geldiniz Kayıt Dışı Tarih programına.

Mustafa Albayrak: Hoş bulduk hayırlı akşamlar.

Musatafa Armağan: İki Mustafa yanyanayız 

Mustafa Albayrak: 3 Mustafa olduk bir dilek tutmamız gerekiyor mu?

Mustafa Balevi: Tam aramızdasınız şu anda görüntüde öyle derler bir dilek tutun diye.

Mustafa bey, şimdi biz öncelikle teşekkür ediyoruz programımıza katılma davetini geri çevirmediğiniz için.

Mustafa Albayrak: Estağfurullah ben teşekkür ederim.

Mustafa Balevi: Şimdi Tekâlif-i Millîye’den bahsettik milli dayanışma kampanyası vesilesiyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu durumu hatırlatmıştı. Biz de ilk bölümümüzde Tekâlif-i Milliye emirlerinden bahsettik bu anlamda milli dayanışma kampanyası ile ilgili sizler düşünceleriniz fikirleriniz nelerdir bunu dinlemek isteriz sizden.

Mustafa Albayrak: Çok teşekkür ediyorum tekrar davetinize Mustafa hocama da selam ediyorum kendisi o kadar güzel bir şekilde anlattı ki bana çok fazla soru düşmeyecek gibi hissettim kendimi ama yine de âcizane fikirlerimi arz edeyim.

 


Öncelikle buradan bu milli dayanışma ve yardım kampanyasını başlatan sayın cumhurbaşkanımıza da şükranlarımı arz ediyorum.  Çünkü gerçekten tarihimizde var olan 1000 yıllık Anadolu Türk İslam geleneğimizde her sıkıntılı dönemde yer alan bir geleneği tekrar ihya ettiği için. Ayrıca büyük Türk milletine, hem iş dünyasına hem fert fert SMS’lerle karınca kararınca bu kampanyaya katılan bütün vatandaşlarımıza da şükranlarımı arz ediyorum. Gerçekten çok büyük bir katılım var büyük destek veriliyor bunu söylemeden girizgâh yapamadım. Şimdi hocam da bahsetti ama Tekâlif-i Milliye kanunu 1921’de Türk milletinin üstünde kara bulutlar dolaştığı bir dönemde Büyük Millet Meclisi (o zaman daha Türkiye kelimesi kullanılmıyordu.) tarafından çıkartılan olağanüstü bir yasadır.


Bunun çıkartılma sebebini yine hocam söyledi ben çok ufak bir ayrıntısına girerek bahsetmek istiyorum.  Bunun çıkış tarihi zannediyorum Ağustos 1921. Sakarya Meydan Muharebesi’nden 10-11 gün kadar önce. O yılları normal inkılap tarihi derslerinden bile hatırlayacak olursak İstiklal harbimiz diye bilinen 19 Mayıs 1919’dan başlayıp İzmir’de Yunan’ın denize döküldüğü 9 Eylül 1922 tarihine kadar devam eden İstiklal Harbi bir diğer adıyla Kurtuluş savaşının en karanlık ve Türk milletinin üzerine kâbus gibi çöktüğü zamanlardan bahsediyoruz.


1921 Ağustosunda bu kanunun çıkmasına vesile olacak olan (program başında hocam da çok güzel söyledi) birkaç ay önce zannediyorum Temmuz-Haziran aylarında. Kütahya-Eskişehir muharebelerinin o gün ki Erkan-ı Harbiye umumi reisi albay rütbesinde olan fakat olağanüstü şartlardan dolayı başkanı bulunan yani bugünkü tabir ile Genelkurmay Başkanımız olan İsmet Albay’ın bu muharebeleri kaybetmesinden dolayı Büyük Millet Meclisi’nde çok büyük panik ve çok şiddetli tartışmalar olmuştur. Bu vesile ile Büyük Millet Meclisi’nin  (kurucu meclisin) üyelerinin hepsini rahmetle ve minnetle anıyorum.  Olağanüstü bu dönemde olağanüstü mücadeleler sergilemişlerdi.  Bugünlerde ki tartışmaların en büyük mevzu Büyük Millet meclisinin ve ona bağlı olan düzenli ordunun bu Kurtuluş savaşımızı vermeye kifayet edemeyeceği yeterli olmadığı ve bununla alakalı ümitsizliğe vesile olan günlerdi. Çünkü Kütahya-Eskişehir muharebelerinin kaybedilmesi neticesinde Türk Silahlı Kuvvetleri diyebileceğimiz o günkü düzenli ordumuz Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmiştir. 


Hatta bu o kadar büyük bir endişeye neden olmuştur ki neredeyse Ankara’dan meclisin daha içeri vilayetlere Kayseri’ye doğru çekilmesi bile gündeme gelmiştir. Bu esnada meclis başkanımız ve daha sonra 1.Cumhurbaşkanımız olacak olan Mustafa Kemal Atatürk o zaman ki adı ile Mustafa Kemal Paşa meclis reisiydi ve (az evvel Mustafa hocamın belirttiği gibi) üniforma üzerinde değildi. 


Çünkü 1919 Ağustos ayında Osmanlı Devleti Harbiye nezaretine yazmış olduğu istifa dilekçesi ile askerlik görevi sona ermiş ve sadece içinde heyet-i vekilenin de olduğu Büyük Millet Meclisinin reisiydi yani sivil bir konumdaydı. 


Erkan-i Harbiye Umumiye ’si (düzenli ordunun) komutanı ise Albay İsmet idi. Albay İsmet’inde mağlup olmasından dolayı Meclis, Mustafa Kemal Paşa’ya meclis başkanı sıfatıyla kendisinin ordu komutanı olarak bizzat cephede savaşmasını istemişti.  


Daha o güne kadar Kurtuluş savaşı diye bildiğimiz milli cidal hareketlerinde Mustafa Kemal Paşa’nın herhangi bir askerlikle alakalı faaliyeti yoktu. Sadece siyasi örgütlenmeyi,  Anadolu’daki Kuvayı-ı Millîye’yi ve düzensiz olan orduları düzenli hale getirmek için meclis faaliyetleri içerisindeydi. Bu esnada yaklaşık 1-2 aylık Eskişehir-Kütahya mağlubiyetlerinden dolayı panik ortamında ve ondan önce yine Bursa’nın işgalinde çok büyük tartışmalar ve tabiri caizse kavgalar olmuştu mecliste. Bu yüzden başkomutanlık yasa tasarısı gündeme gelmiş ve Mustafa Kemal Paşa’ya kendi arzusu üzerine 3 aylık dilimler halinde (bu dört defa uzatılmıştır) başkomutanlık hakkı verilmiştir. Ve orada belki Türk tarihinde sadece 3 paşaya nasip olacak olan bir yetki verilmiştir. Bu Mustafa Kemal Paşa’nın ağzından çıkacak olan her sözün kanun hükmünde yani Büyük Millet Meclisi’nin çıkartacağı yasa ile eşdeğer kabul edilmiştir. 


Bunun benzeri tarihimizde iki defa görülmüştür bunun birincisi Köprülü Mehmet Paşa zamanında; çünkü o zaman padişah reşit değildi ve ona vekâleten devleti o yönetiyordu. İkincisi yine ondan hemen kısa bir süre sonra Tarhuncu Ahmet Paşa zamanında verilmiştir. Yani hanım Sultanların yönettiği zamanlarda iki büyük sadrazama bu olağanüstü yetkiler verilmiştir. Bir de Mustafa Kemal Paşa’ya.  (Bildiğim kadarıyla Anadolu Türk İslam tarihinde böyle bir yetki başka hiç kimseye verilmemiştir.)


Mustafa Kemal Paşa’da aldığı yetkiyle Sakarya Meydan Muharebesine girmiş ve kazanmıştır. 


Bu 4 defa daha uzatılmıştır. En son Büyük Taarruz da 30 Ağustos Afyon Kocatepe muharebelerinde neticelenmiş ve kendisinin Cumhurbaşkanı olacağı döneme kadar da sürmüştür. 


Şimdi bu esnada bu Sakarya meydan Muharebesi’nin kazanılması için son bir seferberlik gerekiyordu. Çünkü hepimizin malumu Türk milleti 1911-1912 yılından itibaren Balkan ve Trablus harpleriyle başlayan savaşlar dizisini birinci Cihan harbi ve akabinde Kurtuluş Savaşı’yla bitirmiş ve çok yorulmuştu. Artık ne evladını, ne bir koyununu keçisini, ne bir maddi manevi herhangi bir şeyini veremeyecek durumdaydı. 


Fakat Tekâlif-i Millîye kanunu dediğimiz bu fevkalâde bugünkü tabirle olağanüstü kanun çıkartılarak son bir kez tabiri caizse kanının son damlasına kadar malının son kuruşuna kadar tekrar bir fedakârlık talebinde bulunulmuştur.  Mustafa Kemal Paşa liderliğinde, milli cidal hareketimizin önderleri tarafından. 


Buna göre Tekâlif-i Millîye’nin muhtevası nedir? (Mustafa Armağan Hocamızda saydı tekrar hatırlatmak açısından)


•Her ilçede bir tane Tekâlif-i Milliye komisyonu olacaktı.

•Elindeki silah ve cephaneyi 3 gün içinde orduya teslim edecekti. (bakın burada şunun üzerinde duralım bunlar gönüllü olarak isterse verebilir şeklinde olan talepler değildi vermeye mecbur olunan emirlerdi. Bir zorlama vardı)


Ben bugün için muhalefet parti yetkililerinden veya mensuplarından, vatandaşlarımızdan duyuyorum;  ‘’vermeye mecbur muyuz?’’ Tabi ki değilsiniz. Şu anki çıkan o günkü Tekâlif-i Milliye emirlerinden eşdeğer bir yasa değil hatta bu bir kampanya yani isteyen katılır isteyen katılmaz. Buna tepki gösterilmesini de ben hiç iyi niyetli bulmuyorum. 


Sanki bu salgın hastalıkla mücadelede başarılı olunması istenmiyormuş gibi geliyor ve bunu söyleyenleri hiç iyi niyetli bulmuyorum. Bunu söyleyen herkese 1.Meclisimizi emsal gösteriyorum.


O günkü 1.Meclisin kendi içerisinde çok farklı siyasi görüşlere sahip mebusları vardı. İttihatçı kökenli olanlar vardı, Komünist partisi kökenli olanlar vardı, İslamcı hilafetçi kökenli olanlar vardı, Cumhuriyetçi olanlar vardı. O esnada daha bizim misak-ı milli hudutlarımız içerisinde olduğunu bildiğimiz Batum’dan 4 tane mebusumuz vardı yani bu bahsettiğimiz 1.Mecliste Batum milletvekilleri vardı.  Musul-Kerkük bizim sınırlarımız dâhilinde kabul ediliyordu Batı Trakya hakeza. Tabi ki çarpışmalar vardı Kuvayı Milliye orduları veya düzenli ordumuz direniyordu ama Misak-Milli hudutları şu anki hudutlarımızdan biraz daha genişti. Batum, Musul, Kerkük, Adalar, Kıbrıs ve Batı Trakya’da bunun içerisindeydi.


Tekalif-i Milliye’de bütün ilçeler herkes yüzde yüz katılmak zorunda ve devletin daha doğrusu Büyük Millet Meclisi’nin çıkardığı kanuna herkes uymak mecburiyetindeydi. (Çünkü o günkü devlet olarak Büyük Millet Meclisi vardı Cumhuriyet henüz ilan edilmemişti.) 


Tekalif-i Milliye kanununu hatırlayacak olursak;

•Ticaret adamlarının elindeki her türlü giyim eşyasının yüzde 40’ına el konulmuştu.

•Her türlü makine ve aracın yüzde 40’ına el konulmuştu.

•Halkın elindeki binek hayvanlarının ve taşıt araçlarının yüzde 20’sine de el konulmuştu.

•Sahipsiz bütün mallara el konulmuştu.

•Tüm demirci, dökümcü, terzi ve marangoz gibi iş sahipleri ordunun emrinde çalışacaktı.


Geçtiğimiz günlerde  İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu’nun belli fabrikaların maske imal ettiği, başka tıbbi malzemeleri stok yaptıklarını öğrendiklerini,  eğer bunların 12 saat içerisinde devlete haber verilip devletin hizmetine sunulmazsa ücret mukabili bunlara el konulacağını söylediğini ve buna tepki gösterenler olduğunu duyduk. Bakın bu Tekâlif-i Milliye’de herhangi bir gönüllülük esası yok idi. Herkes malını mülkünü belli oranlarda Büyük Millet Meclisi emrine vermek zorundaydı.  


O günlerle kıyaslayalım; tabii ki çok şükür şu anda bir düşman işgali yok, o günlerle bugünü %100 bir tutamayız ama devlet isterse her zaman vatandaşlarından böyle bir fedakârlık ister. 


İspanya’da, Fransa’da, İtalya’da hepsi yapıyorlar bunlar yapılmayan şeyler değil.  O yüzden biz tarihimizde olan milli duruş, milli dayanışma ve yardımseverliği bugünlerde de göstermeliyiz. ‘’Az veren candan çok veren maldan’’ herkes gücü yettiğince bu kampanyaya katılmalıdır diyorum. 

Saygılar sunuyorum.


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar