Ercan BABACAN

Ercan BABACAN

Mail: yazarlar49@teknikelektrik.com

Makedonya Gezi Notları-3

 Makedonya’nın göz bebeği Üsküp

 

Makedonya’nın Kalkandelen Kentindeyiz. İki güzel tarihi mekânda onlarca hatırayla karşılaşıyoruz. Birincisi zarafet ve nakış nakış işlenen güzelliğiyle Ala Camii. İki kız kardeşin hasta babaları için para biriktirerek Hacca göndermeye niyetlendikleri ancak babalarının bu kutlu bekleyişe ömrünün yetmediği için babalarının hayrına yaptırdıkları camidir Ala Camii. Tabiri caizse bayan eli değdiği üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala belli. Gerek caminin dış yüzeyinde gerekse iç süslemelerinde olsun görülen abartılı süsleme ve nakışlar bayan hassasiyetini yansıtmakta. Belki de tek örnek sayılabilecek derecede güzel ve orijinal süslemelerle bezenmiş Camii ve haziresi; bölgenin en çok ziyaret edilen tarihi mekânlarından biridir. 


Yine Kalkandelen’e gelip de görülmeden gidilmemesi gereken yerlerden biri de 16. Yüzyılda Sersem Ali Paşa tarafından kurulan aynı zamanda Harabati Baba Tekkesi adıyla da bilinen ve içinde bir konak, misafirhane, tekke, sohbet odaları, çeşme ve türbelerin bulunduğu külliyedir.


Sersem Ali Paşa; Kanuni Sultan Süleyman’ın ilk eşi olan Mahi Devran Sultan’ın ağabeyidir. Aynı zamanda Osmanlı Beylerbeylerinden biridir. Ali Paşa gördüğü bir rüya üzerine devlet işlerini bırakıp Hacı Bektaş Veli dergâhında dinî hayata geçmek için padişahtan izin istemiştir. Bu kararına şaşıran Sultan Süleyman “Sen sersem mi oldun? Vezirlik bırakılır da orada Dervişlik mi yapılır” deyince “Kabulümdür Sultanım, varsın bana Sersem Ali desinler. Fakir müsaadenizi rica ederim”, diye cevap vermiş ve padişah da izin vermiştir. Bundan sonra Sersem namıyla anılmaya başlayan Ali Paşa’nın vefatıyla Malatya’dan gelerek buraya yerleşen Harabati Baba postu devralmıştır. Uzun yıllar dini tebliğ ve irşat faaliyetleri sürdüren külliye Kosova valisi Recep Paşa döneminde 50 hektarlık yeni vakıf arazilerinde katılımıyla geliştirilmiştir. Verem hastası kızı için yaptırdığı konak ilavesiyle dönemin en önemli dini ve ilmi merkezi olan külliye maalesef Osmanlıların Balkanlardan çekilmesinin ardından uzun zaman boyunca harabe hale halde kaldı. 1945 Yılında tamamen kapatılan ve 1948 yılında büyük bir kısmı yakılan külliye Yugoslavya döneminde yeniden onarılarak otel, diskotek ve kumarhane olarak hizmete sunuldu. Vakıf külliyenin asli hüviyetinden onursuzca kullanılmasına vicdanları el vermeyen bir grup mücahidin gayreti ile külliye asli hüviyetine kavuşturulmak üzere işgal edildi. Uzun zaman süren direnişle 2001’deki Ohri Çerçeve Antlaşmasıyla külliye Makedonya’da yaşayan sünni ve Bektaşi birliklerinin hizmetine bırakıldı. Her köşesinde ve her yapısında balkanlarda yaşanan hüznün, sevincin ve mücadelenin izlerini görebileceğimiz Sersem Ali Paşa / Harabati Baba Külliyesi yaşayan bir tarih belgeseli olarak izlenmesi gereken bir mekân olarak Kalkandelen’de faaliyetlerini sürdürmektedir.


Ve Makedonya’nın göz bebeği Üsküp. Mahalle ve sokaklarında kendi ülkemizde dolaşır gibi dolaşabileceğiniz, sanki biraz önce İstanbul’un bir semtinden kalkan toplu ulaşım aracının bir sonraki durağı gibi hissedebilecek kadar kendinize yakın bulacağınız bir şehirdir Üsküp. Tıpkı Yahya Kemal’in Kaybolan Şehir adlı şiirindeki ilk mısralarında belirttiği gibi

Üsküp ki Şar Dağ’ında devamıydı Bursa’nın.


Bir lâle bahçesiydi dökülmüş temiz kanın.


1392 yılında Osmanlılar tarafından fethedilen Üsküp; 500 yıl Osmanlı şehri olarak varlığını sürdürmüş. Balkan Savaşları öncesinde yaklaşık bir milyon Türk nüfusuna sahip Üsküp’te bugün yaklaşık yüz bin Türk nüfusuna sahiptir. Vardar nehrinin birbirinden ayırdığı iki bölgeden, eski ve yeni Üsküp veya Türk mahallesi / çarşısıyla yeni Makedonya da diyebileceğimiz sevimsiz bir ayrışmanın izlerini de yer yer görmek mümkün.


Üsküp kalesine sırtını vermiş, şehre tepeden bakan Mustafa Paşa Camii’nde kılacağınız bir Cuma namazı ardından kaybedilmiş toprakların hüznüyle dilinizde dualar eşliğinde Üsküp sokaklarını ağır ağır dolaşarak şehre inerken tanıdık yapı ve yüzlerle karşılaşmanın sevinci biraz olsun yüreğinizi ferahlatır. Yahya Paşa Camii, Saat Kulesi, Türk Çarşısı, İsa Bey Camii, Mustafa Paşa Camii, Murat Paşa Camii, Kapan Hanı, Sulu Han, Davut Paşa Hamamı, Taş Köprü ve birçok eseri ziyaret ettikçe 500 yıllık şanla şerefle dolu bir tarihi de okuduğumuzun farkına varacağız. 


Aynı zamanda 17 Han binası inşa edilmiş olan Üsküp’te günümüzde 3 han binası kaldığını, 15.yy’ın 2 yarısında inşa edilmiş Sulu Han ve Kapan Hanı’n bugün maksatlarının dışında kullanıldığını, Davut Paşa Hamamının restore bahanesiyle yıllardır kapalı tutulduğunu, ülkede azınlık durumundaki Müslüman cemaatin talep ve isteklerinin ötelendiğini gördük/ duydukça hüzünlenmemek elde değil.


Makedonya gezimizi Üsküp’e 15 Km uzaklıktaki dünyanın görülmesi gereken 100 doğa harikasından biriyle Matka Kanyonu ziyaretiyle sona erdiriyoruz. 500 Hektarlık bir alana sahip Kanyonda yürüyüş parkurları, gezi tekneleri, rafting – kano parkurlarıyla eşsiz bir gün geçirmeniz mümkündür.

Makedonya’ya düzenleyeceğiniz seyahat veya tatil programlarında birçok duyguyu yaşama fırsatınız olacaktır. Kimi zaman hüzünlenecek, kimi zaman gururlanacak kimi zaman da keyif alacaksınız belki de ancak her şeye rağmen Üsküp; doğduğunuz büyüdüğünüz topraklar kadar size tanıdık ve sıcak gelecek. Yüzbinlerce Makedon, Üsküp göçmeniyle bir arada yaşadığımız topraklardan şimdi gurbet olmuş bu güzel topraklara gidip geldikçe kimimizin gurbeti sılaya kimimizin sılası da nasıl gurbete dönüşmüş daha iyi anlayabileceğiz.


Teşekkür: Makedonya Gezisiyle bu güzel duyguları yaşamamıza vesile olan başta Günsan Elektrik’e, Mika Tur Yetkililerine ve tur boyunca beraber seyahat ettiğimiz işadamı / misafirlere sonsuz şükranlarımı sunarım.


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar