Sivas’tan Başbağlar’a

Ne Sivas Madımak, Alevi katliamı idi ne de Başbağlar Sünni katliamı idi. İki katliamda halkımızı birbirine düşürmek ve Alevi-Sünni kavgası çıkarmaya matuf bir Gladio operasyonu idi. Tetikçilere değil onları kullananları gösteren büyük fotoğrafa bakmak lazım. 2 katliamında kuklacıları aynıdır. 1978 de Maraş katliamını kim yaptırtıp 12 Eylül’e giden yolların taşlarını döşediyse Sivas ve Başbağlar katliamlarını da onlar yaptırmıştır.

Burada hesap sorulması gerekenler devrin idarecileri bilhassa Başbakan Vekili, İçişleri ve Adalet Bakanları. Bilhassa dönemin Sivas Valisinin ( ki SHP- kontenjanından atanmıştı )otelde kuşatılmış olan sanatçı ve aydınların ‘’bizi yakacaklar burada ne olur gelin kurtarın’’ demelerine rağmen o dönemin il jandarma komutanı ile beraber kalabalığı kasten dağıtmadığı günlerce yazıldı basında.

Burada ifade etmemiz gereken bir hususta o seneye kadar ilçe merkezlerinde yapılan Karacaoğlan Şenliklerinin o seneye mahsus olmak üzere Sivas merkeze alınması ve halkı muhafazakâr ve mütedeyyin olan bu şehirde Peygamber SAS’ın ailesine küfreden bir kitabı (Selman Rüşdü’nün Satanic Verses-Şeytanca Ayetler) ifade hürriyeti için yayınlıyorum diye tutturmuş olan Aziz Nesin denen aleni İslam Düşmanı bir provokatörün de Sivas’a daveti ve konuşturulması unutulmamalıdır.

Yani ne bu şenliklerin ilçeden il merkezine alınmasını ne meşhur bir İslam düşmanı olan Aziz Nesin’in seçimlerde %90 oranında oylarını Refah Partisi ve Büyük Birlik Partisine veren Türkiye’nin en dindar ve mütedeyyin halkının yaşadığı il merkezine davet edilerek konuşturulmak istenmesini ne de asayişten mesul idarecilerin bu olanları protesto etmeye gelen kalabalığı 8 saat boyunca kasten bilerek dağıtmamalarını akşam saat 20.00-20.30 civarlarında bir Gladio mensubunun oteli ateşe vermesine zemin hazırlamalarını bir tesadüf diye nitelemek çok güçtür.

Tüm bunların bir araya getirilmesi ise 90’lı yıllarda çok müessir olan Gladionun DYP- SHP iktidarında ki bazı yöneticilerin acizliği ve vurdumduymazlığından da aldıkları cesaretle bir katliama dönüşmüş ve orada 33’ten fazla aydın sanatçı ve vatandaş vefat etmiştir. Ölenlerin hepsini saygı ile anıyorum. Onların dumandan zehirlenerek vefatına sebep olan bu saydığım tüm kesimleri ise kınıyor ve lanetliyorum.

Sivas Madımak katliamı çok profesyonelce ve o günkü Devlet içerisinde çöreklenmiş Gladio unsurlarının organizasyonu ile gerçekleştirilmiş ve sadece üç gün sonra asimetrik bir katliam olacak olan Başbağlar faciasının neticesi beklenmeye başlanmıştır. Yoldan sadece yürüyerek protestoya katılmış olan ve içlerinde yurt dışından iznini kullanmaya gelmiş gurbetçilerin dahi bulunduğu sivil vatandaşlardan 33 tanesi adeta kamera kayıtları ile delillendirilmiş ve 33’er defa idama çarptırılmışlardır.

Mahkemede ‘’Biz otel falan yakmadık sadece Peygamberimizin ailesine küfreden <Şeytanca Ayetler> isimli kitabı Türkçeye çevirecek olan Aziz Nesin’i protesto ettik, benim şeytan Aziz demekten başka bir eylemim olmadı’’ diyen insana bile idam cezası verdi o günün yargısı. O günlerde İdam cezası vardı fakat yargı süreci çok uzadığından Abdullah Öcalan’ı asmamak için kaldırılan kanun yetişti ve idam cezaları müebbetlere çevrildi. Asıl oteli yakanlar ise asla bulunamadı.

Yani 33 günahsız Seyfi Dede yargısı tarafından acımasızca cezalandırılırken üç gün sonra yani 5 Temmuz 1993 Pazartesi günü Sivas Madımak’a nazire olsun diye yine 33 sivilin çevre köylerden gelen teröristleri taşeron olarak kullandırtıp katliam yaptırılan Başbağlar’ın sanıkları ise suçlarını itiraf ettikleri halde yine Seyfi Dede yargısı tarafından serbest bıraktırılmış sonra tekrar yakalama kararı çıkartılmış ama bir daha izlerine rastlanmamıştır.

Niyet çok açık idi. Sivas’ta yakılan Alevi vatandaşlarımız için Aleviler, Başbağlar’da kurşuna dizilen Sünni vatandaşlarımız için ise Sünniler tahrik edilip bir Alevi-Sünni çatışması çıkartıp yeni bir askeri darbeye hazırlık yapmaktı. Çok şükür ki daha evvel ki yıllardan tecrübeli olan değerli halkımız Alevi’si ve Sünni’si ile bu tuzağa düşmemiş ve soğukkanlılıklarını muhafaza etmişlerdir. Herkes biliyordu ki bu bir soğuk savaş yıllarından kalan bir Gladio Harp taktiği idi.

Laiklik hassasiyeti olan Uğur Mumcu’yu katledip ‘’kahrolsun şeriat’’ diye Ankara sokaklarında slogan attıranlar kimse Madımak Oteli önünde ‘’Allah u Ekber, Kahrolsun Şeytan Aziz’’ diye slogan attırtanlarda onlardı.

Olan otuz üçer otuz üçer ölen masumlara oldu. Tabii bir de Medrese-i Yusufiyye’de 28 senedir çürüyen kurbanlara.

O insanlar işlemedikleri bir cinayet veya katliam sebebi ile yargılanıp mahkûm edildiler. Geçte olsa tekrar yargılama yapılıp gerçek suçluların ve ihmalkârların tespit edilmelerini canı gönülden arzu ediyorum...