Mustafa ALBAYRAK

Mustafa ALBAYRAK

Mail: mustafa@teknikelektrik.com

Markar Esayan

Uzun zamandır yazmak istediğim ama fırsat bulamamaktan ziyade kırıcı olur mu ya da yanlış anlaşılır mı diye tehir ettiğim bir kaç satırı sevgili Markar Esayan’ın ahirete irtihali vesilesi ile yazmak istiyorum.  İnşaAllah meramımı anlatabilirim. En mühimi de hesabi değil hasbi düşünceleri mi ifade etmeye gayret göstereceğim. Çünkü istesem de hiç hesabi olamıyorum.

Öncelikle sevgili dostum, dava adamı, modern bir Osmanlı, yerli milli bir İmparatorluk milliyetçisi olan, AK Parti İstanbul milletvekilimiz Markar Esayan’ı kaybetmenin teessürü içerisindeyim. Sevenlerine dava arkadaşlarına; hususen Türkiye Ermeni Cemaatine umumen Türk Milletine başsağlığı dilerim. Toprağı bol olsun kardeşimizin.

Evet, Markar bu toprakların evladı idi. Müslüman Çerkez bir anne ile Dolapdereli tamirci ustası Ermeni bir babadan dünyaya gelmiş gerçek bir Osmanlı beyefendisi olarak İstanbul da büyümüş bir evlat idi hem de. Markar Esayan’ı diğer Ermeni Ekalliyetimizden (azınlık toplumu mensuplarından) ve Ak Partiye yakın medyada yazan arkadaşlarımızdan farklı kılan ne vardı ki bu kadar ardından sitayiş ve hüsnü şehadette bulunuluyor.  İnsanların yüreği ölüm haberi ile neden bu kadar sızladı? Benim kendi adıma Markar’la tanışmam çok eski değildir. Taraf ta yazmayı bıraktıktan hemen sonralara ve Yeni Şafak’ta yazdığı zamanlara rastlar.  Sosyal medyadan tanışmıştık benim ilk katıldığım günlerde Twitter’da. Ama onu farklı kılan hasletler vardı bizlerden sanki. Başta tevazu olmak üzere. Diyeceksiniz ki o tevazu başka kimsede yok mu medyada? Tabii ki var. Ama tevazuu durumunuzu; iyiyken herkesin size rağbet ettiği zamanda değil de başınıza bir sıkıntı gelip bulunduğunuz alanı kaybedip işinizden aşınızdan olduğunuzda da gösterebiliyor musunuz?

İkincisi Sadakat! Sadece makamınız, maaşınız olduğunda değil o makam ve maaşı kaybettiğiniz de ya da size linç uygulanırken de gösterebiliyor musunuz?  ‘’ Benden daha aşağı seviyedekiler şu an benden daha iyi yerlerde ama ‘’ deyipte davanıza partinize sadık kalabiliyor musunuz? Yoksa hemen yan çizip kendinize başka yağlı kapı mı arıyorsunuz? Kendi kavminiz akraba ve aşiretiniz hatta ailenizin aleyhine bile şahitliklerde bulunabiliyor musunuz? Tıpkı biz Müslümanlardan Nisa Suresi 135. ayette istendiği gibi; Yoksa yanlış da olsa kendi kavminizi, yakınınızı veya menfaatinizi mi tercih edip amigoluğunu mu yapıyorsunuz? Tarafınız hakkaniyet mi yoksa menfaatiniz mi?  Asabiyetiniz mi ağır basıyor adalet hisleriniz mi? 

İşte Markar Esayan bu imtihanların hepsinden geçmiş bir kardeşimizdi. Duruşunu tevazuunu sadakat ve adaletini hiç bozmadı. Ne Taraf Gazetesinden, ne Agos Gazetesinden  ne de Yeni Şafak’tan ayrıldığında buraların aleyhine aleni yazıp konuştuğunu hiç okumadım dinlemedim. Kendisine birçok haksızlıklar yapıldığında dahi bunu dillendirmemiş aynı hal üzere bildiği doğruları başka mecralarda anlatmaya devam etmiştir. Çok basit iki emsal vereceğim, oradan sizlerde tahayyül edebilirsiniz Markar’ın kişiliğini. 

2105-7 Haziran seçimlerinde milletvekilliği seçimlerinde Ak Partiden aday adayı olmuştu. Ben adaylığını ilk duyduğumda kendisini sosyal medyadan desteklemiş ve Ermeni olması sebebi ile pozitif ayrımcılık yapılarak 1.Sıradan gösterilmesini arzu ettiğimi belirtmiştim Daha evvelki seçimlerde Ak Parti onun bölgesinden (zannediyorum 3. bölge)11 milletvekili çıkarıyordu ve Markar 12. sıradan aday gösterilmişti. Yani biraz daha fazla çalışılmalıydı. Yoksa kıl payı kaybedebilirdi. Seçim neticeleri belli olduğunda Ak Parti 12 milletvekili çıkardı onun bölgesinde ve Markar Esayan meclise girdi. Lakin bu seçim tekrar edildi malumunuz 1 Kasım’da ve bu kez 13. sıradan aday gösterildi. Yani daha daha çok çalışılmalıydı ki bir fazla çıkarsın Ak Parti... Markar da çalıştı. Ve 1 Kasım seçimlerinde de kıl payı yani 13.sıradan milletvekili olarak Meclise girdi. Gece yarılarına kadar meclis komisyon ve genel kurullarında çalıştığının Türk milletinin menfaatine olacak tüm çabaların 

içinde en ön sıralarda olduğunun herkes farkındaydı ki bu kez parti onu karar mekanizmasına ve MKYK üyeliğine getirdi. Artık Markar Esayan sadece düz bir vekil ya da komisyon üyesi değil 10 milyondan fazla üyesi olan Dünyanın en büyük partilerinden Ak Partinin de ilk 28 kişisinden biri olmuştu. 

Diyeceksiniz ki başka Ermeni milletvekilleri de var diğer partilerde? Ama ya sesi çıkmaz ya da bir tanesi gibi hep Türkiye’ye düşmanlık içerisindedir ve bölücü örgütlerle iş tutmaktadır.  Markar’ı farklı kılan sadece diğer Ermeni vekillerden daha fazla Türkiye’ci ve milli olması değildi. O tüm vekiller içerisinde hep ön planda idi. İsim vermeyeyim ama hepimizin bildiği şahıslar var. Bulunduğu yeri beğenmediğinden mütevellit Ak Partiden istifa edip bırakın kenara çekilmeyi bir de bölücülerin ya da hiç alakası olmadığı partilerin safına geçenleri de biliyoruz.  Yine sözde soykırım iddialarında bulunulduğunda ya da Karabağ’daki Ermenistan işgali gündeme geldiğinde tıpkı kendisinin ‘’Ahpariğim‘’ (kardeşliğim) dediği Hrant Dink gibi hep haklının mazlumun yani Azerbaycan’ın yanında yer almasıdır.

1915 olaylarını kendisi ile konuştuğumda ne diyecek diye merak etmiştim ve verdiği şu cevap karşısında çok şaşırmıştım. ‘’Mustafa’cım‘’ dedi ‘’ama bizimkilerde rahat durmamış ki be kardeşim.’’ Bu cevap beni çok şaşırtmıştı. Çünkü en az beklediğim cevap ‘’Great Catastrophe’’ yani ‘’Büyük Felaket’’ ifadesi idi.  Zaten devletimiz dahi bu ifadeyi kabul ediyordu.  Sayın Cumhurbaşkanımız da 2014’ten beri Ermeni vatandaşlarımızın 1915 senesinde yaşadıkları acıları anıyor ve ölenlere taziyelerini arz ediyordu.  ABD’de bu ifadeyi hep tepemizde Demokles’in kılıcı gibi tutuyor ve ‘’soykırım‘’ ifadesini kullanmakla tehdit ediyordu.  Gerçekten de 900 sene sulh içinde yaşadığımız ve kendilerini ‘’milleti sadıka’’ diye andığımız Ermeni Ekalliyetimiz ne olmuştu da tehcire veya iddia edildiği gibi sözde soykırıma uğramıştı. Taşnak ve Hınçak çetelerinin Batılı emperyalist devletler ile Çarlık Rusya’sının kışkırtması ve devlet vaadi ile nasıl oyuna getirildiğini tıpkı Hrant Dink gibi Ahpariği (kardeşliği) Markar da biliyordu. 

Bana bu konuda kitap önerdi. Sık sık birbirimize yaptığımız gibi. Hemen okudum ve gerçekten laf olsun ya da Türk kamuoyundan aferin alsın şirin gözüksün diye değil gerçekten inandığı ve bilimsel kabul ettiği için ‘’Büyük Felaket’’ kavramını kifayet edici buluyordu. O da Hrant gibi karşılıklı hatalar yapıldığını ama ortada bir soykırım bulunmadığını bunun Türk Milletine atılmış büyük bir iftira olduğunu kabul ediyordu. Ömrünün farklı dönemlerinde tersi ifadeleri veya düşüncesi oldu mu bilmiyorum. Olsa da benim için hiç mühim değil. Çünkü ömrünün en az son 8 yılında ben şahsen soykırımı kabul etmediğine şahidim. O modern bir Osmanlı idi ve hiç bu topraklara ihanet etmedi. Hiç ithal olmadı. Tüm düşünceleri yerli ve milli idi. Buranın evladı idi... Ben kendim dâhil hepimize onun tevazuunu olaylar karşısında adil tutumunu, davasına ve davasının lideri Recep Tayyip Erdoğan’a sadakat ve bağlılığını en mühimi de iddia sahibi olduğu mevzularda liyakat sahibi olması gerektiğini bu konuda hep gayret etmesini emsal gösteriyorum.

Toprağın bol olsun ahparik Markar Esayan. Hep beyanın dindar bir İsevi olduğundan ona göre hitap ettik sana. Ama inanıyorum ki Çerkez kızı olan Müslüman annen gibi sen de Resul -i Ekrem efendimiz (s.a.v) in Nübüvvetine iman ediyordun inşaAllah. Allah Teâla Dinince yargılasın. Şimdi senin en çirkin dediğin ama benim en karizmatik bulduğum resminle bu yazımı bitiriyorum.
 

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar