Yazı Arşivi

Yazı Arşivi

Mail: arsiv@teknikelektrik.com

KIEV DESTANI

"Dünya karşılaştığın fırtınalarla değil , gemiyi limana getirip getirmediğinle ilgilenir."
William Fee

O gün öğleden sonra hiçbir iş yapmadım. Akşam Dinamo Kiev maçımız vardı ve tüm öğleden sonrayı Beşiktaş'ta geçirmeliydim.. Öyle de yaptım.. Soğuk sayılabilecek bir havaydı. Amcamı aradım, Beşiktaş Çarşı'da buluşmak üzere sözleştik. Öğleden sonra 2 gibi maçın atmosferine girmiştim. Beşiktaş'ta camide kıldığım öğlen namazından sonra müsabakanın zaferle sonuçlanması için Yaratıcımıza dualar ettim. Camiden çıkarkan birey olarak yapabileceğimin bu olduğuna kanaat getirdim ve balıkçılara doğru yürümeye başladım..

Yürüyordum derin düşüncelere dalarak.. Yıllardır Türk Futbolu'nun Avrupa'daki yegane gücü Beşiktaş'tı ve Türkiye liglerinde öne çıkan diğer takımlar bu mücadelede taş üstüne taş koymuyorlardı.. Onlar kâh kendi aralarında kavga ediyorlardı kâh çeşitli oyunlarla Avrupa arenasına çıkıyorlardı ama orada gerçek güçle yol katedebileceği için ilk turlarda devriliyorlardı.. Beşiktaş ülke puanı adına, ülke onuru adına canla başla çırpınırken rakipleri malesef battıkça batıyorlardı..

İşte bugün yine tarihi bir gün.. Türk Takımlarının 17 kez karşılaştığı ve sadece 2 kez yenebildiği Kiev (İkiside Beşiktaş) yine İstanbul'daydı ve yenmeye gelmişti.. Ama bugün İstanbul bir başkaydı, halk bu akşama inanmıştı ve takımına güveniyordu..

Dakikalar geçtikçe Beşiktaş adeta karnaval yerine döndü.. 4 gibi amcamla buluştuk ve birşeyler içmek için uygun bir yer bulduk.. Gelip geçenleri seyrederken insanlardaki coşkuyu, heyecanı, hazzı, mutluluğu görebiliyordum.. Amcam bir anda hüzünlü bir çehreye bürününce şaşırdım "bir şey mi oldu? Yüzün asıldı" diye sorunca "Çok üzülüyorum, gördüğün insanların yüzündeki yaşam coşkusunu hissediyorsundur.. Bir Fenerbahçe'li bir Galatasaray'lı bu yaşam coşkusunu nadiren hisseder.. Keşke imkan olsada herkes eşit statüde umutlu olabilse.. Ama bunun için ya onların da Beşiktaşlı olmanın onurunu yaşamaları gerekir yada tuttukları takımların seviye olarak Beşiktaş'a yaklaşmaları gerekir ki bunların ikiside çok zor.. İnsanları seyrederken bunları düşünüyordum, yaşam hazzı konusunda bu kadar keskin fark olmamalı.." cevabını verdi.. Bu açıklama benide derin düşünceye sevk etti..

Galatasaray'ın hatırladığım Avrupa'ya ait son dönemdeki başarıları emin olmamakla beraber Tromso beraberli ve Karpaty beraberliğiydi (İkisinde de elenmişti.) Sonradan merak edip bu takımların ülkelerini ve Avrupa'daki başarılarını araştırdım ama bu takımların Avrupa'da izlerine rastlayamadım.. Öbür yanda Fenerbahçe'nin Young Boys ve PAOK maçlarında aldığı beraberlik ve mağlubiyetler onlarında Avrupa'da son yıllardaki hareketleri oldu ve bu takımların ne önceden nede sonraları adlarını ne duyan oldu ne de onları gören..

Beşiktaş'ı, halkın takımını düşünüyorum.. Sadece 2 yılda 20 maç oynamış ve 3/4ünü kazanmış.. Beşiktaş olmasaydı bugün milli takımımız gibi kulüp bazında da Avrupa'da faciayı yaşayacaktık..

Hava kararmaya başlayınca 6 gibi stadın yolunu tuttuk.. Babam ve kardeşimle stadın önünde buluştuk.. Muhteşem dörtlü tamamlandı ve içeri girdik.. İçeri girince gördüklerime inanamadım.. 30.000 kişilik koro destan yazıyordu..Bir sonraki destanın çimler üzerinde yazılacağının habercisiydi bu koro.. Stada gelişimizde Tolstoy'un bir anekdotunu hatırladım bir anda hani "Siz hiç sıkıcı ve yağmurlu bir yaz günü uzanıp uyuyakaldınız ve tam günbatımında gözlerinizi açıp pencerede genişleyen kareyi, ıhlamurlu yolun yağmurla yıkanmış gölgeli mor manzarasını, güneşin parlak, eğik ışıklarıyla aydınlanmış nemli bahçe yolunu gördünüz mü, bahçedeki kuşların şen şarkılarını duydunuz mu, pencerede uçuşan, güneş ışığı altında şeffaf görünen böcekleri gördünüz mü, yağmurdan sonra havanın kokusunu içinize çekip kendi kendinize böyle bir akşam üzeri yatıp uyuduğum için kendimden utanmalıyım" deyip aceleyle fırlayarak bahçeye çıktınız ve hayatın tadını çıkardınız mı?" diyor ya büyük üstat.. O hislerle tribündeki yerimi aldım..

Halkın takımının sahaya çıkışı destansıydı.. Yanımdaki taraftarın gözlerinden yaş boşalıyordu.. "İşte Türkiye'nin en büyük takımı.. Dünyanın en maneviyatçı takımı" der gibiydi..

Maç başladı ve her zamanki kartal akınları Kiev'i yerle bir etti.. Orta sahada top hakimiyeti tamamen kartalındı.. Yeni kartal Egemen'le kartal Türkiye'den sonra dünyadaki egemenliğinide tekrar ilan etti.. Böyle bir 90 dakika bir daha yaşanır mı bilmem ama Beşiktaş dünyayı ayağa kaldırırken Kadıköy'de Seyrantepe'de Avrupa maçları oynandığı saatlerde kepenklerin inik olması bir başka gerçeği gözler önüne seriyordu.. Artık Beşiktaş'ın Türkiye olduğu gerçeği tüm açıklığıyla 90 dakikanın sonunda vurgulanıyordu..

Eve geldik.. Maçın tekrarını ve yorumlarını televizyondan takip etmeye koyulduk.. Bu gece uyuyamazdık artık.. Beşiktaş daha önce de Barcelona, Chelsea, Liverpool, Manchester gibi dünya devlerini dize getirmişti ama bu takım bize ters geliyordu.. Bir spor kanalında yorumları izlerken Fenerbahçe ve Galatasaray'ın haftasonu süperlig için idmanları devam ettiğinin altyazıyla ifade edilmesiyle kardeşim ve ben birbirimize uzunca bakıştık..

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar