Mustafa ALBAYRAK

Mustafa ALBAYRAK

Mail: mustafa@teknikelektrik.com

Kentsel Dönüşüm Tamamlanmalıdır!

Durup dururken nereden çıktı bu manşet ve altında ki yazı? Diyebilirsiniz. Bu aslında o kadar mühim bir mevzu ki; bırakın böyle ara sıra hatırlatmayı her gün her saat hatırlanması, sık sık yazılıp konuşulması, bizim ve başkalarının da yazılarına manşet olması gereken bir mevzudur. Eminim bu köşemizin daimi okurları anladılar durumu. Manşet Kentsel Dönüşüm değil aslında, muacceliyet kesbeden mevzu daha mühim.

 

Evet DEPREM! Unutmamamız gereken en büyük tehlike. PKK’dan da FETÖ’den de DEAŞ’tan da ve diğer emperyalist tehditlerden de hiç aşağı olmayan hatta daha büyük olan bir tehlikeye yeniden işaret çekmek istiyorum.

Daha evvel de yazmıştım. ‘’Deprem de tedbir alınması gereken bir BEKA TEHLİKESİDİR.’’

Beklenilen, gelmesi muhtemel olmaktan öte bir Kevni Ayet olan DEPREM ülkemiz için Beka Tehlikesinin en büyüğüdür. Ülkemizin tüm şehirleri aynı kıymette ve vatan toprakları üzerinde yer alır. Tabii ki her bir şehrimiz bölgemiz şehit kanı ile sulanmış vatan toprağıdır. Hiç birini diğerinden daha ehemmiyetsiz veya kıymetsiz göremeyiz.Ama ülkemiz öyle bir şehre sahip ki sadece şiirlere şarkılara mevzu edilmemiştir. Ülkemizin Finans ve Ekonomisinin yarıya yakınının bu şehirde olduğu bir gerçektir. Ülkemizin en az beşte biri hatta günlük kayıtsız girip çıkanları ile belki de dörtte biri bu şehrimizde yaşamaktadır. Kilometre (yüzölçümü) olarak büyük olmamakla beraber; insan, ekonomi, finans, kültür, sanat, spor, ibadet velhasıl hayata dair ne varsa bu şehir ülkemizin yarısı demektir. Tabii ki İstanbul’dan bahsettiğimi anladınız.

 

17 Ağustos 1999 Gölcük merkezli Marmara depreminde İstanbul,  deprem bölgesine yaklaşık 100 km daha uzak olduğu halde İstanbullular hemen yanı başında gerçekleşen ve 7,4 magnitüdünde ( aletsel büyüklüğünde ) ki depremin korkunçluğunu çok yakından tecrübe etmişlerdir. Deprem İstanbul’da olmadığı halde İstanbul’da hissedilmiş, hatta başta Avcılar ve çevresi olmak üzere 1000’e yakın insan kaybı yaşamıştık. O tarihlerde hatırlarsanız bu depremin yaklaşık 100 yılda bir gerçekleşen Körfez Depremi olduğunu ve benzerinin ise en son 1894’ te yine 1999 depremi gibi Yalova Gölcük ve çevresinde yıkıma yol açtığı ifade edilmişti. Bunu söylerken de Deprem Bilimciler ve tarihçiler bizlere bir şeyi daha ifade etmişler, tekrar tekrar hafızalarımıza sokmuşlardı. O da bunun Marmara Depremi olduğunu ve İstanbul’un da ayrıca bir deprem şehri, deprem üssü olduğuydu.

İstanbul’da benzer tahribatta gerçekleşen büyük depremlerin yaklaşık 250 senelik periyotlarda tekrar ettiğini en son 1766’da ondan evvelde 1509’da gerçekleştiğini hep dile getirmişlerdi. Bu 250 senelik periyodun tamamlanmasına da 1999 yılındayken azami 32 sene kaldığını, en fazla 2030-2032 senesine kadar maalesef kaçınılmaz İstanbul depreminin gerçekleşeceğini ‘’Deprem Bilim Adamlarımız’’  bilhassa ‘Jeofizik ve Jeoloji Mühendislerimiz’ söylemişlerdir.

 

Evet, o 32 senenin 20 senesi de geçti. 2030’lara doğru hızla yol alıyoruz. İçimizde o senelere vasıl olacaklarda var ömrü yetmeyip göremeyecekler de. Ama bu gerçek deprem ile yüzleşmemizi engellemiyor tabi. Türkiye bir deprem ülkesi ve Türkiye’nin (hatta bölgemizin) en mühim ve herkesi alakadar eden şehri İstanbul’da bir deprem şehri. Karadeniz’de sel olma tehlikesi ne kadar gerçekse İstanbul’da da deprem olma tehlikesi o kadar muhtemeldir ve gerçektir. Tarih buna şahittir. Ben daha önce yazmış olduğum (250 senelik periyotlarla gerçekleşen depremlerin teferruatı ile alakalı) yazımın linkini yazımın sonunda yine vereceğim. Çok uzatmamak için girmiyorum detaylarına. Ama kuvvetle muhtemel beklenen deprem için yapılması gerekenler nelerdir ona dikkat çekmek istiyorum.

 

1999 Marmara Depreminden sonra tehlikenin tam olarak farkına varan ülkemizde, o yıllarda sürekli dile getirilen tek konu acilen neler yapılmalıdır? Olmuştu. Bunların ciddi bir kısmı da 3 Kasım 2002’den sonra iktidara gelen ve yaklaşık 17 senedir tek başına iktidar olan Sayın Erdoğan Hükümetlerince icra edilmişti. Ama yeterli sonuç halen alınamamıştır. 

 

Evet, bilhassa okullarımız, hastanelerimiz ve diğer kamu kuruluşlarımızın yenilenme işlemleri tamamlanmıştır. Eksik olanlar varsa da süratle onlarda bitirilmek üzere çalışılmaktadır.

Ancak aynı şeyi Özel Mülkiyetler için (konut departmanları) söylemek mümkün mü? Evet, Kentsel Dönüşüm adı verilen yani şehirlerimizde eskimiş ve depreme mukavemetsiz yapıların yıkılıp yeniden yapılması çalışmaları bitmemiştir. Kentsel Dönüşüm maalesef tamamlanmamıştır.

 

İnşaat sektörünün girdiği ekonomik sıkıntılar ve bilhassa yüksek faiz sebebi ile daire - konut satışlarının yeterli miktarda yapılamaması bu dönüşümü de geciktirmektedir. Bir de olayın psikolojik boyutu vardır ki bu hal adeta evlere şenliktir. Evet, bina yapmak, hususiyetle sağlam yapılar inşa etmek zorunluluğunda olduğumuz bilindiği halde bu durumu ‘’ YA BIKTIK BETONLAŞMADAN ‘’ diyerek küçümseyenler, inşaat ile bina yapımı ile iştigal olmayı sanki çok ilkel bir meslekmiş gibi görenler, bir çok iş adamını inşaat yapımından soğutmuş ve geri çekilmelerine yol açmıştır.Hâlbuki inşaat sektörü ülkemizdeki lokomotif sektörlerdendir. İnşaat durduğunda hayatın önemli bir kısmı da zafiyet göstermektedir. Sağlam binalarda sağlıklı yapılarda oturup belki 9 büyüklüğündeki depremlerden dahi sağ çıkacak ikametgâhlar, tüm ülkemiz vatandaşlarının hakkıdır. Geçtiğimiz günlerde Silivri açıklarında gerçekleşen, bir kaç küçük deprem biz İstanbullulara bunları tekrar hatırlatmalıdır.

 

Deprem bir beka sorunudur. PKK FETÖ ne kadar yıkıcı ise DEPREM de en az onlar kadar hatta daha fazla yıkıcıdır. Mademki deprem değil bina öldürüyor, o zaman binalarımızı sağlamlaştırmalıyız. İnşaat yapmayı küçük görmemeli bekamızın önündeki en mühim savma koşulu olduğunu bilmeliyiz. İçinde bulunduğumuz Elektrik Sektörünün durgunluğunun sebebi de İnşaat Sektöründeki durağanlıktır.

 

İnşaat Sektörü depreme dayanıklı binalar yapmanın en mühim unsurudur. Her şartta bu sektörün hareketlenmesi hem depreme karşı tedbir almak hem de ekonomik hareketlilik açısından elzemdir. Evet, Merkez Bankası’nın faizleri iki aydır düşürmeye başlaması ümit vericidir. Daha da düşmesi ve en kötü tekli rakamlara (9 ve altına) inmesi hem ekonomiyi uçurur hem de yeni nesillere (çocuklarımıza torunlarımıza) daha sağlam şehirler bırakmamızı sağlar.

Evet, ‘’Kentsel Dönüşüm’’ tamamlanmalıdır. Bunun için herkes sadece elini değil gövdesini de taşın altına sokmalıdır.

 

http://www.teknikelektrik.com/kose-yazisi/1892/depreme-tedbir-almak-da-bir-beka-mucadelesidir.html   (219. Sayımızın Başyazı linki)

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar