Nazan ALPTEKİN

Nazan ALPTEKİN

Mail: nznalptekin@gmail.com

Enerji Tarihi

Biliyorum son aylarda enerjiden başka bir şey yazmaz oldum. Ama hayat akışımız içinde ne yazık ki yemek kadar, su kadar değerli enerji. Bir ton yalan yanlış bilgi ile dolu akıllar. Üstelik bu yalan yanlış bilgileri savunacak kadar da cahillik var. Hal böyle olunca tam farklı bir konu yazayım diyorum, karşıma yine yanlış bilgili birileri çıkıyor ve ben yine enerji yazmaya başlıyorum.

En son konuşma gafletinde bulunduğum orta yaşı geçmiş, bir derneğin -üstelik çevreci bir derneğin- başkanlığını yapan hanımefendinin bana dönüp de “o çok savunduğunuz rüzgâr enerjisi yüzünden köylerdeki koyunlar artık çiftleşmiyor ve köy halkı eskiden gayet sakinken artık asabi olmuşlar” dediğinde ben nerelere kaçsam diye düşündüm. Böyle cahillikler oldukça da ben yazmaya devam edeceğim. Hatta en baştan yazacağım. Tane tane yazacağım. Kafası en almaz dediğinize okuduğunuzda bile anlayacağı şekilde yazacağım. Hadi başlayalım.

Tarihte enerji kelimesi Grekçe energeia’dan türetilmiş. İlk olarak Aristoteles’in MÖ 4. yüzyıldaki çalışmalarında (Fizik, Metafizik Üzerine adlı yazıları) geçmekte. Aslında insanlık tarihinde kullanılan ilk enerji kaynağı güneş. Her ne kadar bilinçsizce kullanıldıysa da bu böyle. Enerji sistemleri anlamında güneş enerjisinden yararlanma konusundaki çalışmalar 1970’lerden sonra hız kazanmış, güneş enerjisi sistemleri teknolojik olarak ilerleme ve maliyet bakımından düşme göstermiş, güneş enerjisi çevresel olarak temiz bir enerji kaynağı olarak kendini kabul ettirmiş.

1990’lı yıllarda rüzgâr enerjisi dikkatleri üzerine çekmiş. Artık çevre etkilerinin önemi arttıkça eski yöntemler ile dünyaya ne kadar zarar verdiğimiz anlaşılmış.

Yerkabuğunda bulunan enerji de jeotermal ısıdır. Bu enerjiden, yer yüzeyine çıkan sıcak sular aracılığıyla yararlanılır. En eski çağlardan bu yana kullanılan kaplıcalar jeotermal enerjinin ilk kullanım alanlarıdır. Jeotermal enerjiden, kaynağın sıcaklığına bağlı olarak ısıtma uygulamalarında kullanılabilir ya da elektrik üretiminde yararlanılır. Elektrik enerjisi üretimi amaçlı santrallar 20. yüzyılın başlarından itibaren kurulmaya başlanmıştır. Ama yeterince tanınmadığı için dünya genel enerji üretiminden yalnızca %0.05’lik bir pay alır.

Aslında size eski yazılarımda bahsetmediğim başka doğal enerji kaynakları da var. Ülkemizde kullanımımım pek mümkün olduğunu düşünmesem de bahsetmeden olmaz. Bunlar dalga enerjisi, gel-git ve akıntı enerjisidir.

Ve tabii son olarak da Hidrojen enerjisinden bahsetmeden olmaz. Ama şimdilik bu tamamen başka bir yazı konusu olarak kenarda dursun.

Sevgili bildiğini sanan bilgisiz arkadaş, ben bile bu kadar konuya meraklıyken biliyorum demiyorum. Araştırıp, okuyup yazıyorum. Lütfen sen de oku, sor, öğren. Rüzgâr türbininin dönmesiyle senin kara koyunun kısır olmaz. Olamaz. Bunun bilimsel bir açıklaması yok. Varsa o açıklamayı ortaya koy. Keza çevreciyim diye geçinen zekâ küpü arkadaşları yanlış yönlendiriyorsun. Senin evde karına kızına sinirlenmen de zavallı rüzgâr türbininin suçu olamaz. 

Neyse, tekrar konumuza dönelim biz. Enerji dediğimiz şey aslında en mucizevi oluşumdur. (Tarihte gösteri dünyasında da bolca yer almışlığı vardır.) Mekanik, elektrik, ısı ve manyetik gibi birçok formda bulunur ve asla kaybolmaz. Bize ilk keşfinden hatta keşfedilmemiş haldeyken bile iş yapma yeteneğiyle kendini göstermiştir. Ben ne kadar araştırdıysam enerji kaynaklarının ilk kullanımı net olarak bulamadım. En net bilebildiğim güneş enerjisi oldu. O da enerji olduğu bilinmeden enerjisi ile bize iş yaptığını bildiğimden kaynaklandı.

Sözün özü şu ki; insanlık var oldukça enerji ihtiyacı olacak. Bize düşen enerjiyi verimli, az ve en zararsız olanından kullanmak. Şimdilik sözüm bu kadar. Aşk’ınız daim, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...
 

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar