Atilla YEĞİN

Atilla YEĞİN

Mail: atilla@teknikelektrik.com

“DOĞRU AYAĞA KALKANA KADAR YALAN DÜNYAYI DOLAŞIYOR”

Sadri Alışık’ın “Şaka ile Karışık” adlı filmde kullandığı “söyle be, yalan da olsa hoşuma gidiyor”  repliği bizimde aslında yalana teşne oluşumuzu bir nevi fitrat kayması olarak deşifre ediyor. İşte bu konuda geçenlerde okuduğum ’’ Hakikat Sonrası Çağda Yeni Medya ve Yalan Haber’’ Murat Uluk isimli bir araştırmacıya ait bir yüksek lisans tezi çalışması  bu konu bağlamında  günümüzü çok güzel özetliyor.

Hakikat sonrası çağı şöyle tanımlıyor bilim adamları:  

“Yalancılar her zaman var olmuş olsa da, yalanlar genellikle tereddüt ederek, bol miktarda kaygıyla, bir parça suçlulukla, biraz utançla, en azından az biraz mahcubiyetle söylenirdi. Şimdiyse, zeki insanlar olarak, suçluluk duymadan paçayı kurtarabilmek için gerçeği örtbas etmeye gerekçeler buluyoruz. Ben buna hakikat sonrası diyorum. Hakikat sonrası bir çağda yaşıyoruz. Hakikat sonrası, etik açıdan bir alacakaranlık kuşağında yer alıyor. Yalancı olduğumuzu düşünmeden gerçeği gizlememizi sağlıyor.

Yalanın, manipülasyonun, aldatmanın ve karalamanın sıradanlaşmasını konu alarak artık bu davranış içinde bulunanların “yüzlerinin kızarmadığına” işaret ediyor.

Farklı ülkelerde yaşayan insanlara soruyorlar: “Geçen hafta içinde hiç uydurma habere maruz kaldınız mı?” Almanların yüzde 9’u ‘evet, kaldık’ diyor. İngilizlerde bu oran yüzde 15’e çıkıyor. Fransızların yüzde 16’sı, Japonların yüzde 17’si, Kanadalıların yüzde 19’u, Avustralyalıların yüzde 25’i, İspanyolların yüzde 29’u, Güney Korelilerin yüzde 30’u ‘Evet, geçtiğimiz hafta içinde en az bir kez bütünüyle uydurulmuş bir habere maruz kaldığımı düşünüyorum’ diyor. Araştırmaya dahil edilen ülkelerden yalnızca dördü yüzde 30’un üzerinde. ABD: Yüzde 31, Brezilya: Yüzde 35. Birinde seçim, diğerinde yargı darbesi nedeniyle ciddi iç karışıklıklar yaşandı son yıllarda. Araştırmaya dahil edilen ülkelerden yalnızca ikisi yüzde 40’ın üzerinde. İkinci sırada yüzde 43 ile Meksika var. Peki, birinci sırada kim var dersiniz? Fazla meraklandırmadan cevap vereyim: Güzel memleketimiz var. Araştırmaya katılanların tamı tamına yüzde 49’u kendilerine sorulan soruya ‘evet’ demiş. Yani neredeyse her iki kişiden biri bir şekilde sahte, uydurma, yalan ya da yanlış haberle karşılaştığını düşünüyor.         

Bu tip yalan haber operasyonlarını yoğun bombardıman şeklinde 5.kol faaliyetinin gladyo operasyonları şeklinde sahne edildiğini yakın tarihte yaşadık.

Mesela “6-7 Eylül Olayları olarak adlandırılan ve İstanbul’da yaşayan Rum azınlığı hedef alan saldırılar “Atatürk’ün evine bomba atıldı” yalan haberinin yayılması sonucu meydana gelmiştir. Bu yaşana olay sonucu binlerce gayrimüslim Türkiye’den göç etmek zorunda kalmıştır. O dönem bu haberi manşetten yayınlayan İstanbul Ekspres gazetesinin genel tiraji 20.000 civarıyken, 6 Eylül günü 290.000 adet basılarak tüm İstanbul’da yayılmasını sağlamıştır (Koçoğlu, 2001). Diğer yandan, 1 Ağustos 1987 yılında Tan Gazetesinde yayınlanan “Sakallı bebek panik yarattı” başlıklı haber ise günümüze kadar gelen en meşhur yalan haberlerden birisidir. Habere göre Cerrahpaşa Hastanesinde sakallı bir bebeğin doğduğu ve hemen konuşarak bayramın ikinci günü kıyametin kopacağını söylediği iddia edilmiştir.”

1960 İhtilalinden önce ”Yolsuzluklarla ilgili 12 kişilik bir heyet kuruldu”, “Polatkan’ın zimmetinde 4 milyon lira çıktı; Su istimaller tahkik ediliyor” manşetleri gazetelerde yer buldu. Darbe öncesinde ekonominin çok kötü olduğuna yönelik haberler, gazetelerin ilk sayfalarında yerini alıyordu. Akşam gazetesinin 1 Mayıs 1959 tarihli nüshasındaki “Ticaret Bakanlığına göre kiralar yüzde 3 bin arttı” başlıklı haber bunlardan biriydi. Darbe öncesinde basında yer alan ekonominin sıkıntıda olduğuna yönelik haberler, darbe sonrasında yerini “İktisadi durumu ıslah için süratle tedbirler alınacak” haberlerine bıraktı. Vatandaş, ülke ekonomisinin kötü olduğuna inandırıldı. Ancak, darbenin gerçekleştiği 1960’da dahi Demokrat Parti hükümeti pek çok yatırımı ya gerçekleştirmiş ya da yatırımların temelini atmıştı.

Gezi Parkı bahanesi ile milleti sokağa dökme çabası . Aslında bugün yurt dışına kaçan işbirlikçi M.Ali Alabora’nın dediği gibi idi. Fakat bunu başaramadılar.


 
Arkasından 17-25 Aralık dört bakan yolsuzluk operasyonu, Mit tırları operasyonu. Bu yalanlar dikiş tutmayınca 15 Temmuz darbesini denediler malumunuz.

Bu gün değişen bir şey var mı işbirlikçiler ve ya kandırılmış mankurtlar içeriden dışarıdan müstevlilelerin gerçek emellerini gerçekleştirmek için yalanlara devam ediyorlar.  En son ne diyordu 104 Asker eskisi Amiral’i manipüle eden Ergun  Mengi bildiriyi yayınlamadan önce diğer bir komutanına ‘’Montrö bahane komutanım’’

Çünkü gerçek uyanana kadar yalan epey bir yol almış oluyor genelde. Siyasi kamplaşma nedeniyle bu neviden yalanlara inanmaya hazır olan ya da çoktan inanmış olan insanlar bulunabiliyor.

Bugün kendilerinin dahi inanmadığı kendi içindeki ekonomistlerin dahi aksini söylediği 128 milyar dolar rezerv yok oldu haberini ısıtıp topluma çok rahat yalan haber olarak pazarlıyorlar. Ne diyelim Allah akıl fikir versin. Bunu söyleyenlere yayanlara ve inananlara.

Hayırlı işler dileği ile rabbim yar ve yardımcımız olsun.
 

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar