Mustafa ALBAYRAK

Mustafa ALBAYRAK

Mail: mustafa@teknikelektrik.com

Çözüm Süreci Hata mı idi?

İsterseniz bu soruyu sormadan daha doğrusu cevaplamadan önce “Çözüm Süreci” öncesi Türkiye’nin durumunu hatırlamamız gerekir. 

Türkiye de neden çözüm süreci yapılma veya uygulama ihtiyacı hissedildi siyasi iktidar tarafından? Yine kamuoyu ve milletimizin büyük çoğunluğu neden destek vermiştir?

Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi, demokratik çözüm yada çözüm süreci adına ne dersek diyelim ki yapılmak, uygulanmak istenmesinin tek sebebi vardı. Onunda adını söyleyelim; Kürt Sorunu… 

Evet bu ülkenin 2009 a kadar yani çok eleştirilen Oslo görüşmelerine kadar yapılması düşünülmüş ama bir türlü uygulanma imkanı bulamamış olan atılımların yapılmak istenmesinin tek bir sebebi var idi? Onun da adı Kürt Sorunu idi. Hani Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ ın Mayıs 2015 de Balıkesir de “Kürt Sorunu diye bir şey yoktur, kalmamıştır” dediği Kürt Sorunu için idi tüm süreçler! 

Şayet 1923 – 2002 veya 1984-2002 yılları arasında neler oldu, neler yaşandı bunları bilmezsek çözüm sürecine neden ihtiyaç olup veya olmadığını da cevaplayamayız. 

Şimdi Ahiret’ e irtihal etmiş olan merhum eski Devlet Bakanlarından o zaman ki CHP’ li vekil Şerafettin Elçi  “ben kürdüm” dediği için hapis yatmıştı. 

Yine merhum halk ozanı Ahmet Kaya sadece “ ben Kürtçe söylediğim şarkı için bir TV klibi çekecek cesur bir yapımcı arıyorum ”dediği için bu ülkeden tard edildi. Adeta linç edilmek istendiği için kaçarak canını kurtardı. Ve Fransa da sürgünde vefat etti. 

Yine anılarda geçer Kürtçenin yasak olduğu acı dolu yıllarda kendi eşeğine Çooo! diye seslendiği için elinden eşeği ve taşıdığı yükü olan buğdayını jandarmaya ceza olarak ödeyen köylünün sorunu idi “Kürt Sorunu”

1980 askeri darbesi  sonrası ülke sınırları içerisinde Kürtçe konuşulmasının yasak olduğu bir ülkenin sorunu idi Kürt Sorunu…  

Oğlu hepse düşmüş bir annemizin ziyaret günü tel örgüler arkasından ana dili Kürtçe yasak olduğu için sadece bakış ve imalarla anlaşmaya çalışmış olmasının adı idi Kürt Sorunu. 

Yine köyler, kasabalar ve insanlara istenilen isimlerin koyulması yasağı idi Kürt Sorunu. 

İşte 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’ in 26.ayaklanma dediği PKK terörü kendini bu sorunlar üzerinden inşa etmişti. PKK varlık sebebini bu sorunun üzerinde bina etmişti. “Ben diyordu… Kürtlerin gasp edilmiş haklarını almak için savaşıyorum” diyordu. 

Taban da buluyordu.  En temel insan haklarının devletçe yasak olması Türkiye’ nin hem kendi topraklarında hem tüm Dünyada başını yere eğiyordu. 

İşte 1923 – 2002 yılları arasında yasaklanmış ve 80 yıl süren bu “Ret-İnkar- Asimilasyon” politikalarının yani Kürtlerin varlıklarını inkar eden “ Bu ülkede Türk den başka ırk yoktur” cümlesinin kaldırılması için yapılmak istendi çözüm süreci. Yani tekrar edersek Kürt sorununu çözmek için vardı çözüm süreci… 

Ve uygulandı çözüm süreci. Hangi normal insan yukarıdaki yasakların sürmesini isterdi. Hangi vicdan, merhamet bir ananın sadece ana dili Kürtçe olduğu için ve Türkçe konuşamamaktan dolayı doğum yapmak için gittiği hastaneye kabul görmemesini içine sindirirdi. 

Şimdi TV’ lerden 24 saat Kürtçe yayın yapılıyor. İnsanlar ana dillerini rahatça konuşabiliyor, şarkılar, türküler, filmler vs.. yapabiliyor. Hatta isteyenin okuyabilmesi için Diyanet İşleri Başkanlığınca Kürtçe Kur’an dahi basıldı ve 10000 adet dağıtıldı. Buna kim itiraz edebilir? Bu ülkenin %20’ si  yaklaşık 14 milyonu Kürt ise onlarında tıpkı biz Türkler gibi insanca yaşamak istemesi neden yanlış olsun idi. 

79 yıllık Cumhuriyet hükümetlerince kaldırılmayan ve dönem dönem sıkı bazende gevşek tatbik edilen “Ret-İnkarAsimilasyon” politikalarının Ak Parti iktidarınca tümden kaldırılması ve Kürtlerin de tıpkı biz Türkler gibi bu ülkenin onurlu, 1.sınıf kurucu öğesi ve vatandaşı olduğunun adı idi çözüm süreci. 

Asla yanlış değildi çözüm süreci…  Çözüm sürecinde hatalar var demek ayrı bir şeydir; çözüm süreci tümden yanlıştır demek bambaşka bir şeydir… 

İlk ciddi hata Habur’ da ki yanlış ve olumsuz görüntülerdi. Bundan hemen geri adım atılmıştı zaten.  Bu 1.inci hata idi. 2.ncisi şahsi kanaatimce Oslo’ dan sızan kayıtlara göre 3.ncü göz bir yabancı idi ve bu da hata idi. Zaten yabancı 3.ncü gözler bu ayırımı yapmıştı Lozan ve sonrasında. Osmanlıyı da 3.üncü gözler çökertmişti. Bundan da geri adım atıldı. 

Aslında her şey iyi gidiyordu. Ta ki Kobani’nin DAEŞ (IŞİD) ‘ ce işgale kalkışması ve bu işgal teşebbüsünden sanki Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin mesuliyeti varmış gibi hissettirilmesine kadar…  Yani 6-7-8 Ekim 2014’ e Kurban Bayramına kadar. 

Bu esnada Kobani de önce mağlup olan PKK ve PYD bunun adeta intikamını Güneydoğuda kendisinden olmayan kürtlerden almaya çalıştı. O gün PKK’ nın siyasi uzantısı partinin çağrısı ile çıkan sokak çatışmalarında 52 Kürt vatandaşımız katledildi. Bence en büyük hata da devlet – hükümet tarafından bu esnada yapıldı. Devlet bu çatışmaları adeta seyretti. Bölge insanı kendisinin adeta örgütün inisiyatifine terk edilmiş hissetti. Bunlar hata idi ve 

söylenmesi lazımdı. Söylenmesinde de hiçbir sakınca yok. 

Hata ve sevapları ile giden çözüm süreci 7 Haziran seçimleri sonucunda çözüm sürecinin 1.inci aktörü Ak Partinin tek başına olan iktidarını kaybetmesinden sonra adeta Araf ‘ ta kalmıştı. 

Türkiye’ nin siyasi iktidarının zaafta olduğunu gören ve bunu fırsata çevirmek isteyen terör örgütü liderlerinden Cemil Bayık 11 Temmuz 2015 günü yaptığı açıklama da “Askeri Barajlar Yapımı” ‘ nı bahane göstererek çözüm sürecinin bittiğini söyledi. Yine 15 Temmuz 2015 günü KCK eş genel başkanı Bese Hozat, Özgür Gündem gazetesine verdiği röportajda bundan sonra sürecin “ Devrimci Halk Savaşı !!!” olarak devam edeceğini söyledi. Ardından 20 Temmuz da DAEŞ ce yapılan Suruç intihar saldırısında 32 gencin katledilmesini bahane eden!!!  Terör örgütü 20 ve 21 Temmuz da Adıyaman da bir astsubayımızı, Ceylanpınar da iki polisimizi gece uyurken katletti ve Türkiye Cumhuriyetinin eş zamanlı DAEŞ, DHKP-C ve PKK terör örgütlerine sert silahlı F16’ lı bombardımanları ile çatışmalar hızlandı. Biz bu satırları yazana kadar binlerce PKK’ lı terörist, 100 e yakın polis ve asker yaşamını yitirmiş idi. Çatışmaların en azından kısa vade de biteceğine dair de bir işaret görünmüyor. 

Şimdi çözüm sürecine tümden karşı olanlar ile çözüm sürecinin neden bitirildiğini soranların eleştirileri ile muhatap oluyor Ak Parti.  Yani niçin bu süreç uygulandı ve terör örgütü palazlandı diyenlerle, neden devam ettirmediniz diyenlere cevap vermeye çalışıyor Ak Partililer ve Devlet? Nasıl enteresan bir durum değil mi? Karşı olanda taraf olanda Ak Parti ve Devlet politikalarını eleştiriyor. 

Daha da enteresan olanı da şu; Çözüm Sürecini “ Vatana ihanet ve başkanlık için Güneydoğuyu PKK’ ya sattı” olarak tarif edenler şimdi de neden çözüm sürecini bozdunuz? Neden analar ağlıyor diye soruyor. Yani ne yapılırsa karşı olanlar gurubu var. Bunun için son iki yıldaki Paralel Medya ve Doğan Medya yayınlarına bakılması yeterli olacaktır...Diyelim...Ve çözüm süreci içerisinde yapılan hataları kabul ederek ama genel itibarı ile iyi niyetli bir hareket olarak tarihteki yerini alacaktır diye bitirelim. 

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar