CHP KUMPAS İLE UĞRAŞIRKEN

Sözcü gazetesi yazarı Rahmi Turan, köşe yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, CHP’li “önemli bir isimle”, Beştepe’de görüştüğünü öne sürdü. 


Ertesi günün sabahında FOX’a canlı yayına katılan Kılıçdaroğlu, bu iddiayı dillendirirken, şüphesi olmadığını hatta o ismi bildiğini ve şaşırmadığını söyledi.


Birden tüm ülkenin gündemi CHP kumpası oluverdi. Kendileri çalıp, kendileri oynarken maksatları, bir taşla iki kuş vurmaktı.

Nefretçi kitlesini, Erdoğan’a karşı kışkırtırken, kongresi yaklaşan CHP’nin ayak oyunları mevsimi de başlamıştı.

Anlaşılan parti içinde yükselen muhalefete gözdağı vermek ve “FETÖ’nün açtığı yolda” yürümek için bu gerekliydi. Zira epeydir, partideki muhalif kanadın rahatsızlığı gözden kaçmıyordu.


Kaset kumpasıyla indirilen Baykal’dan sonra, yerine getirilen Kılıçdaroğlu gibi, eline verilen her metne tam itaat eden, aynı konuşmada bile çelişkili şeyler söylemekten kaçınmayan, iftira ve hakarette sınır tanımayan prezentable bir lideri bulmuşken, parazit yapanları susturmak lazımdı.


Derken o kişinin M. İnce olduğu açıklandı. Muharrem İnce Twitter adresinden iddialara yanıt verdi. İnce, iddiaları yalanlayarak “İddiaların benimle ilgisi yoktur, olamaz. Benim üzerimden parti içi muhalefete yönelik bir operasyon ve bunun Genel Merkezin mutfağında bir çete tarafından pişirildiğini biliyordum.” dedi.


Sonra çorap söküğü gibi, rezalet saçılmaya başladı. Rahmi Turan’ın “kaynağım” dediği Talat Atilla, Twitter’da “Bana haberi getiren aktif bir CHP Milletvekilidir. Bu haberi Kılıçdaroğlu’na “yüzde yüz” diye onaylatmıştır.” Deyince işler iyice karıştı.


Yalova’da evinin bahçesinde basın toplantısı yapan İnce, CHP’de bir çete olduğunu ve bu işlerin Genel Merkez’de pişirildiğini, bunların kim olduğunu bildiğini ama bunu Kılıçdaroğlu’nun açıklaması gerektiğini söyledi.

Esti, yağdı, gürledi ve sonra; partisinin daha fazla zarar görmemesi için bu konuyu kapatacağını duyurdu M.İnce. Oysa kumpasçılık bir CHP klasiğidir ve kitlesinin umurunda dahi olmaz. Zira onlar, tarihe geçecek bir körleşme içindeler.


CHP, ülke gündemini dedikodu, kumpas ve boş işlerle meşgul ederken, Erdoğan ve ekibi, ülke yararına tarihi adımları atmakla meşguldü. 


Türkiye ile Libya arasında varılan mutabakat, son derece önemli. Bir ön anlaşma niteliğindeki bu mutabakat muhtırası, öncelikle Türkiye’nin deniz yetki alanının batı sınırını belirlemiş oldu. Böylece Türkiye, Akdeniz’de en uzun kıyıya sahip ülke olarak, uluslararası hukuka aykırı hamlelerle kendi kıyılarına sıkıştırılamayacağını göstermiş oldu. Ayrıca bu mutabakat, Doğu Akdeniz’e kıyıdaş olan bu iki ülkenin de deniz yetki alanlarının belirlenmesi konusunda aynı şekilde düşündüklerini gösteriyor. 


Bunun dışında NATO’da Türkiye’nin YPG’nin terör örgütü listesine alınması yolundaki teklifini bloke eden ABD’ye karşı NATO’nun Baltık ülkelerini savunma teklifini bloke eden yine Erdoğan liderliğindeki ülkemizdi.


Temeli 17 Mart 2015 tarihinde atılan TANAP, kasım sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İlham Aliyev’in katılımıyla, Yunanistan sınırındaki İpsala ilçesinde düzenlenen törenle açıldı. Böylece 2020 yılında Avrupa bağlantısı tamamlanarak, gaz ihracatı başlamış olacak.


Ayrıca ekonomik kalkınma için verilecek olan teşviklerle istihdam yaratacak projelerin hayata geçirilmesi onaylandı. Özellikle ithalatımıza katkıda bulunacak üretime ağırlık verilecek. İlaç, enerji, savunma sanayi bunların başında gelmekte.


Birileri, lafla peynir gemisi yürütürken, birileri de ülkesi için gece gündüz demeden çalışıyor. Üzücü olan, bize takoz olanların dışarıdan çok içeriden olması.


Dostun gülü yaralasa da durmak yok, yola devam…