Mustafa ALBAYRAK

Mustafa ALBAYRAK

Mail: mustafa@teknikelektrik.com

Büyüyen Türkiye’nin Anayasal İstekleri

Büyüyen bir çocuk bile yeni elbiseler, yeni oyuncaklar, yeni gereçler ister anne – babasından. Siz 10 yaşına gelmiş bir çocuğa 5 yaşında iken oynadığı oyuncaklarla devam etmesini isterseniz çocuk 10 yaşındayım demez ve size tepki gösterir.

Toplumlarda böyledir. Mesela ülkeniz 15 milyon iken ve %80’i köylerde yaşıyorken bugün 73 milyona dayanıp, %70’i nerede ise şehirlerde ve sanayi toplumu olarak yaşıyorsa aynı veya benzer anayasa ile nasıl bu toplumu yöneteceksiniz.

Köyünden hiç askerlik hariç çıkmamış insanlardan oluşan ülkemiz artık bugün milyonlarca insanın köyde merkebe biner gibi uçaklara binip bir eli Çin’de bir eli Amerika’da – Afrika’da ticaret ve üretim yaptığı bir insanlar topluluğu haline gelmiştir.

Bu insanlar gittikleri dünyanın çeşitli ülkelerinde yeni insanlarla, ticaret ve üretim şekilleri ile nihayetinde sosyal ve siyasal etkinliklerle karşılaşıyorlar. Kültürel faaliyetlere şahitlik ediyorlar. Artık demokrasi ve özgürlüğü tadan bu insanları 1920’lerin – 1930’ların anayasası ile yönetmek imkansız hale gelmişti. Batı ülkelerinde pamuk gibi verilen hakları siz ülkeniz insanına çok görürseniz bir gün bu dar gelen elbise artık genişleyen kısımlardan yırtılıp, sökülüp arıza verecektir.

Toplumun değişim ve değişiklik istekleri her seferinde red edilmiş; bu değişimi sağlamak iddiasındaki partiler ve yönetimlerde 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat’ta askeri darbelerle demokrasi dışı yöntemlerle intikaya uğramıştır.

Ancak Türkiye halkının yeni elbise arayışı sona ermemiştir. Her demokrasinin kesintiye uğradığı darbelerden sonra tekrar dirilmiş ve kendi içinden temsilcilerini meclise göndermiştir. Bu temsilciler yine demokrasi dışı tehditlere maruz kalsa da bu süreç devam edegelmiştir. Bunun karşısında halkın bir kısmı da değişim tarafı olmadığı için karşı partilere oy vererek statükodan yana tavrını almıştır. Ama bu kesim daha çok azınlıkta kalmıştır. Bu demokratik seçimlerin başlangıcı olan 14 Mayıs 1950’den beri böyle süregelmiştir.

12 Eylül 2010’da gerçekleşen tarihi referandumda da büyük milletimiz bu istikamette oy kullanarak değişim ve gelişim talebini yenilemiştir. Büyük milletimiz üzerindeki her türlü vesayetin kalkması için önüne konan tercihe sağduyulu olarak mührünü vurmuştur.

Bu değişimi yeterli bulmuyoruz. Gerektir ancak yeterli değildir. Biz daha sivil, daha demokratik anayasalara layıkız. Bu referandum bir başlangıç bir dönüm noktası oldu. 2011 seçimlerini müteakiben yapılacak yeni ve demokratik bir anayasa milletimizin önünü daha da açacaktır.

Bu anayasanın en temel alemeti farıkası ise bence Devlet Başkanlığına geçişi getirmesi olacaktır.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar