Mustafa ALBAYRAK

Mustafa ALBAYRAK

Mail: mustafa@teknikelektrik.com

Ara Rejim İstekleri ve Türkiye

Türkiye ne zaman ekonomik ve siyasi istikrara kavuşursa karanlık güçler hemen devreye girer ve ellerinden geleni ardlarına koymazlar. Bu karanlık güçler kimlerdir bilemeyiz ama vardır. En azından bunu biliyoruz. Nasıl ki bir odaya girersiniz sigara dumanı kokar fakat ispatlayın denilse elinizden bir şey gelmez. Ama kokuyu hissedersiniz. İşte bu karanlık güçlerde aynen sigara kokusu gibidir. İspatlayamaz ama var olduğunu bilirsiniz. Bu güçler ne zaman devreye girerler sorusunu ‘siyasi ve ekonomik istikrar olduğunda’ diye cevapladıktan sonra birkaç örnek verelim. 27 Mayıs 1960 darbesi öncesi İstanbul Üniversitesi’ni ve halkı kışkırtıp karıştıranlar bu şer güçlerdir. Rahmetli Başbakan Adnan Menderes’in ‘Kara Cübbeliler’ diye tanımladığı demokrasi düşmanı öğretim görevlilerini yürüten ve sonu Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanının asılmasına kadar gidecek olan süreci başlatan güçlerdir. Bu 1950’li istikrar yıllarının sonucudur. Türkiye’nin en hızlı kalkındığı dönemlerden olan 1965-1969 yıllarını ise 12 Mart 1971 muhtırası ile sonlandırmışlar ve Türkiye ye sen neden bu kadar hızlı kalkınıyorsun demişlerdir. Tabii bu süreçte gençlik sokağa dökülmüş sözde Amerika karşıtı gösteriler yapılmış bu süreç sonunda Türkiye’deki Amerikan varlığı daha da güçlenmiştir. Zaten ne zaman Amerikan aleyhtarı gösteriler olsa peşinden Amerika’nın menfaatlerini koruyan yeni bir iktidar ve öncesi darbe gelmiştir. Acaba bu Amerika aleyhtarı gösterileri de bu karanlık güçleri mi tezgâhlıyor ki Amerikan Uşağı yönetimler gelmesi için. İnsan meraklanıyor doğrusu.
Yine 1970’li yıllarda özellikle ikinci yarısında karanlık güçler yine devreye girdi ve halkı kışkırtarak, yapmacık kavgalar çıkartarak Türkiye’yi ara rejim eşiğine getirdi. O yılların başbakanı Süleyman Demirel ‘ gelin asayişi sağlayın’ diye T.S.K. ya sıkıyönetim fırsatı verildiğinde dönemin kudretli paşalarından merhum orgeneral Bedrettin Demirel ‘Biz anarşinin pişmesini, biraz daha kan dökülmesini bekliyoruz’ demişti. Bunun sonucu 1974-1980 arası 5000 vatan evladı daha yaşamını yitirmiş ve 12 Eylül 1980 Askeri darbesi Türk Demokrasisine ara vererek gerçekleşmiş oldu. Ne acıdır ki bu darbeden önce de Amerikan karşıtı gösteriler had safhada idi.
1996-1997 yıllarında görev yapan Türk siyasi tarihinin tek denk bütçeli iktidarı Refah yol hükümeti de yine kara cübbelilerin ve merhum Güven Erkaya’nın tabiri ile silahsız kuvvetlerin yani T.S.K. dışı diğer kuvvetlerin Basın Yargı ve YÖK gibi çabasıyla al aşağı edildi. Yerine kurulan Ara Rejim azınlık hükümeti Anasol- D ise Türkiye’nin 100 Milyar Dolar’ını o yıllar hortumlatarak karanlık güçlere diyetini ödemiştir. Kimdir o karanlık güçler derseniz o günkü sigara dumanları 100 Milyar Doları hortumlayanlar kimlerse onlardır.
Şimdi 3 Kasım 2002 de iktidara gelen ve ekonomik, siyasi istikrarı sağlayan hükümeti de görevden uzaklaştırmak isteyen yine aynı karanlık güçlerdir. Gecelik faizlerin % 5000 olmasından, Doların 1,770 veya 2,00 YTL olmasından kimler istifade edecekse karalık güçler onlardır. Bu duruma gelmek için eğer bir gazete bombalanması gerekiyorsa yapılır. Danıştay’a silahlı baskın yapılacaksa yapılır. Bunun için bir kukla tetikçi veya örgüt her zaman mevcuttur. Şimdi herkes Danıştay’ı basan kişiyi ve örgütü merak ediyor. Niye merak ediyorsunuz. 1 Mayıs 1977 de Taksim, Kazancı yokuşunda 34 kişiyi kim katletti ise yine o örgüt, Çorum- Maraş ve Sivas katliamlarını kim yaptı ise yine o örgüt, Madımak otelini kim yaktı ise, Başbağlar da 33 masumu kim öldürdü ise yine 24 Ocak 1993 de merhum Uğur Mumcu’yu kim havaya uçurup on binlerce kişiyi ‘ Kahrolsun Şeriat’ diye bağırtan kim ise yine aynı zihniyet bunu da yaptırmıştır. Katil’in kimliği veya uyduruk örgütü önemli değildir. Önemli olan tetiği çektiren zihniyettir. 9 Ocak 1996 da merhum Özdemir Sabancı’yı hangi zihniyet katletti ise Danıştayı’da o basmıştır.
Agahta Christe’nin polisiye romanlarındaki bir tezi vardır. Bir cinayetin gerçekleşmesinden kim zarar görüyor ise katili orada aramayın der. Kim fayda görürse katili o kesimde arayın der. Ocak 1993 de Uğur Mumcu’nun katlinden kim fayda gördü. ‘ Mollalar İran’a’ diye kim bağırdı ise katili orada arayın. Abdi İpekçi’yi Maçka’da evinin önünde katleden zihniyet kimse katili orada arayın. Kartal Maltepe askeri cezaevinden Ağca’yı kim kaçırdı ise katili orada arayın. Velhasıl Danıştay baskınından, Cumhuriyet gazetesine saldırıdan kim suçlandı ve sorumlu tutuldu ise o masumdur. Bu saldırılardan kim fayda gördü, kim palazlandı, kim hindi gibi kabarıp kahrolsun-yaşasın diye slagon attı ise o zihniyeti sokağa dökenlerde suçluyu arayın.
Yalnız şu unutulmasın Türkiye 1960 ın 1971 in, 1980 in, veya 1993-1997 nin Türkiye’si değildir. Bu gün suçlananlar iktidardadır. Bu gün mazlum durumdaki şu anki iktidardır. Ve kukla katil iktidarın elinde sorgudadır. Biz bu yazıyı yazdığımızda zincirin halkaları teker teker çözülmekte idi. Bu yazıyı siz okurken komple inşallah çözülmüş olacaktır. Türkiye’yi karıştırıp, bu karışıklıktan siyasi çıkar umanlarda 1950 seçimlerinden beri milletten aldıkları cevabı görmeye devam edeceklerdir.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar