Güldalı COŞKUN

Güldalı COŞKUN

Mail: yazarlar54@teknikelektrik.com

Yok Farkları

Ekonomileri etkileyen salgından kurtulmanın eşiğine gelmişken, Rusya-Ukrayna savaşı ile kriz, farklı boyuta taşındı. Geçmişi çok daha eskiye dayalı olan iki ülke arasındaki sorunlar, son yıllarda tırmanarak şubat ayı ile birlikte gündemi belirlemeye başladı. Rusya’nın Ukrayna sınırına asker yığması karşısında, ABD ve Batı’nın gereken sert tepkiyi göstermemesi sonucu maalesef Rusya, Ukrayna’nın başkenti Kiev sınırına kadar girmiş durumda. Ukrayna’nın NATO üyeliğine alınacak olması, ABD’nin bazı Ukrayna şehirlerinde biyolojik silah laboratuvarları kurması ve Zelensky’nin Batı ile yakın ilişkileri gibi iddialar, Rusya tarafından işgal gerekçeleri olarak duyuruldu. Sıcak çatışmalar öncesi, Ukrayna’ya destek vereceklerini söyleyenler ise daha sonra mesafeli davrandılar. Gerek AB gerek NATO, onlara güvenenleri nasıl yarı yolda bıraktığını bir kez daha gösterdi. 

Çocuklarını savaştan korumak isteyenler, çevre ülkelere göç etmeye başladı. Batılı devletler, mazlum Ukrayna halkına kapılarını açmakla çok doğru davranırken, ne yazık ki aynı zamanda derinlerdeki ırkçılıklarının dışavurumunu üzülerek izledik, izliyoruz. “Bunlar Afgan, Suriyeli değil; bizden Hristiyan Avrupalılar.” diyebilen ekran yüzlerini gördük. Uygulamalarını da yaşamaktaydık zira. Oysa ilkeli duruş, ırkı, rengi, dini ne olursa olsun, zor durumdaki insanlara sahip çıkmak olmalı; tıpkı ülkemizin yaptığı gibi. Savaş, bir başka çifte standardı daha ortaya koydu. Sanki Rusya ilk kez bir yeri işgal ediyordu. ABD ve Avrupa devletleri, hiçbir yeri işgal etmemiş ve pür-i paktılar. Öyle ya Afganistan, Cezayir, Bosna, Irak, Suriye bu dünyadan değildi! Atılan kimyasallar ve misket bombaları için birer laboratuvardı adeta her biri!

Hani batının evrensel değerlerinden bahsederiz ya o değerlerin, yukarıdaki ülkelerde çocuklar ölürken hiç dile geldiğini duyamadık. Ukrayna işgal edildiğinde ABD ve AB devlet ve halkları, aydını, sanatçısı, iş dünyası ve medyası, tek ses oldu. Doğrusu bu olmalı elbette. Bu ortak tavrı, ABD’nin işgallerinde neden göremedik acaba? Bu da meselenin öteki yüzü.
ABD ve Batı, çıkarları için kendi değerlerini bile gömüyorlar. Ne gam! Nasılsa bir kez daha gördüğümüz gibi iletişimin ve algının kitabını öyle bir yazmışlar ki; etimizi koparsalar, tebessümlerine kanarak bizi tedavi ediyorlar sanabiliriz. İşte asıl başarıları; kimin neyi, nasıl algılayıp düşüneceğini ustaca belirleyebilmeleri gücünde saklı. Facebook, twitter gibi kanalların tutumları da yine onların tekelinde. Dillerinden düşmeyen özgür düşünce, tarafsız medya, hak-hukuk, serbest piyasa gibi ilkeleri, çıkarları söz konusu olduğunda umursamayıp yok sayarak bir anda ırkçı, devletçi veya katı muhafazakâr olup kendilerini korumaya başlıyorlar. Rusya’ya karşı ticari yaptırımlara uymada, dev şirketlerden en küçüğüne kadar hızla eş güdüm sağlanıyor.

Ülkelerindeki Rus iş insanlarının mallarına el konuyor, öğrenciler okuldan atılıyor, Rus eserleri kitaplıklardan çıkarılıyor ve müzisyenlerin görevine son veriliyor. Her türlü akıldışı davranış ve ırkçılıklarını ortaya koyuyorlar. Tüm yaşananlar, aslında bu savaşın Rusya-Ukrayna savaşı değil, ABD-Rusya savaşı olduğu, Ukrayna’nın yem edildiği, amacın “Büyük Kapışma” ve konumlarının tahkimi olduğu izlenimi yaratıyor.  Her iki güç de yarattıkları suni sebeplerle, bir devleti işgal hakkını kendilerinde bulabiliyor. Girdikleri yerin kaynaklarını bölüşmede anlaşıyorlarsa, sorun olmuyor; dünya üç maymunu oynuyor. Yok, birbirlerinden farkı. Ne yazık ki filler tepişirken, yine ezilen çimler oluyor.
 

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar