Hikmet BAYDAR

Hikmet BAYDAR

Mail: yazarlar30@teknikelektrik.com

Reel Kesimin Kur Riskinde Son Veriler

TCMB tarafından yayınlanan Aralık 2013 sonu itibariyle reel sektörün döviz varlık ve yükümlülüklerini gösterir tabloya baktığımızda;
Reel sektörün tüm döviz varlığı 2002 yılında 31.638 milyon USD iken 2002 yılından bugüne istikrarlı bir artış gösteren reel sektör döviz varlığı 2013 yılının son ayında 266.079.000.000 USD’na ulaşmış durumda. Bu veri bugüne kadar ulaşılmış en yüksek değerdir. Bu veri içerisinde en çok dikkatimizi çekenler ihracat alacaklarının 13 milyar doların ve yurt dışına yatırımların da 15 milyar doların üzerine çıkmasıdır.
 
Reel sektörün döviz yükümlülüklerine baktığımızda ise; 2002 yılında 6.538 milyon USD olan reel sektör yükümlülüğü aradan geçen zaman içerisinde artarak 2013 yılı son ayında 173.928.000.000 dolara yükselmiştir. Bu yükümlülükler içerisinde ithalat borçlarının tutarı 28.206.000.000 dolara ulaşmıştır. Yurt dışından sağlanan krediler ise 2013 yılının Ekim ayında gördüğü zirve rakamı olan 85.244.000.000 dolardan Aralık 2013 itibariyle 83.421.000.000 dolara gerilemiştir.

Reel sektör yükümlülüklerinin zirve yaptığı bir dönemde yurt dışından sağlanan kredilerin düşüş göstermesi, farkın yurtiçinden sağlanan döviz kredilerinden sağlanmasına neden olmuş gibi görünüyor.

Burada şu noktayı aydınlatmamızda fayda var. Yurt içinden ihracatı finanse etme dışında kullanılan döviz krediler aslında dövize endeksli krediler olup kur farkı vb ekstra giderler kredi kullananlara yansıtılıyor. Bu nedenle gerçekten döviz kredisi olup olmadığını sorgulamanız iyi olur. Genelde bu fark belirtilmiyor da…

Gelelim reel sektörün varlık ve yükümlülükleri arasındaki farka, yani net döviz pozisyonuna;
Reel sektörün kısa vadeli net pozisyonu 2013 yılı Haziran ayında 21.523.000.000 dolar açık ile rekor kırmışken, Kasım 2013 ayında açık 16.963 milyon dolara düşmüş, Aralık 2013 ayında ise tekrar yükseliş göstererek 17.928 milyon dolara ulaşmıştır.
 
Bu açık sürdüğü sürece reel sektör kurların yukarı hareketinden yani diğer bir deyişle Türk Lirası’nın değer kaybetmesinden olumsuz etkilenecektir.

Ağustos ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri, yabancı yatırımcılar tarafından da yakından izlenecek olup siyasi risk açısından Türkiye’ye yatırımların devamlılığı konusunda kararlarını etkileyebilir. Bunun yanında Türkiye’nin içerisinde bulunduğu ülke gruplarında da para çıkışlarının zaten yaşanıyor olması, olayın global boyutunun da olduğunu gözler önüne seriyor. Siyasi belirsizliğe neden olabilecek bir sonuç bu süreci daha sancılı yaşamamıza neden olabilir. Siyasi istikrarın devamı mesajı ise diğer olumsuz piyasalardan Türkiye’nin ayrışması ve Türk Lirası’nın tekrar değerlenmeye başlamasına neden olabilir.

Böyle dönemlerde, kur riskine karşı “opsiyon almak” gibi finansal enstrümanları kullanmak suretiyle tek taraflı riskleri bertaraf etmek mümkündür. Bunun için bir sigorta primi gibi tutar ödeyip bu tutarı da gider yazmak suretiyle vergiden düşebiliriz. Böylece riskler karşısında savunmasız kalmamış oluruz.

Saygılarımızla,

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar