İsmail Güzel

İsmail Güzel

Mail: iguzel@nestech.net

James Bond...

İngiliz gizli servis Mİ6 ajanı James Bond, yeteneklerini mükemmel kullanan ve neredeyse sıfır hatayla ülkesi İngiltere’yi başarıya ulaştıran ve bu karakter üzerinden tüm dünyaya mesajını veren film karakteri olarak ün yapmıştır. Bu karakter, aslında 2.Dünya Savaşı sırasında İngiliz Deniz Haber Alma Ajansı’nda görev yapmış olan İan Fleming’e aittir. Fleming daha sonra Mİ6 için çalışmaya başlamıştır...


Fleming’in görevi sadece 2. Dünya Savaşı ile sınırlı olmamıştır. Görev sonrası Fleming’in görev alanı, İngiliz derin devletinin her daim hedefinde bulunan Türk toprakları olmuştur...


İngiliz derin devleti, gene azınlıkları hedef almış, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde derin bir yara olan 6-7 Eylül 1955 olayları bu şekilde patlak vermişti...


Hatırlanacağı üzere 6 Eylül 1955 tarihinde Mustafa Kemal’in evinin bombalandığına dair ortaya atılan provokatif yalan haber sonucunda bir kısım halk ve derin devlet yancıları sokağa dökülerek azınlıkların ev ve dükkanlarını yağmalamaya başlamıştır.


Bu, tam da Londra’da, İngiltere, Yunanistan ve Türkiye arasında yapılan Kıbrıs müzakerelerinin devam ettiği bir dönemdir. Türk tarihinde kara leke olarak kalan bu olayın daha sonra ingiliz ajanı İan Fleming tarafından organize edildiği ve söz konusu haberi İstanbul Expres gazetesinin de bu amaçla kullanıldığı anlaşılmıştır...

Normal Tirajı 20 bin olan İstanbul Expres, 6 Eylül günü 255 bin basılmıştır. Hızla basılan gazete, o dönemde kurulmuş olan Kıbrıs Türk’tür derneği üyelerince bütün İstanbul’da satılmış ve halkı galeyana getirmek için kullanılmıştır...


Söz konusu provokatif haber, doğrudan İan Fleming tarafından kurgulanmış ve İngiliz derin devleti tarafından kiralanmış söz konusu gazete ve dernek ki kirli oyunlarından habersiz kişilerde bu işe karıştırılmış ve yayınlaştırılmıştır...


Bütün bunlar yetmiyormuş gibi İan Fleming, 6-7 Eylül tarihlerinde, kendi oluşturduğu kargaşanın tam göbeğinde, Beyoğlu İstiklal Caddesi’ndedir. İstanbul’a, Mustafa Kemal’in evinin bulunduğu Selanik üzerinden gelmiştir.


Fleming bunu hiç saklamamıştır. O tarihte, İngiltere Denizaşırı İstihbarat Teşkilatı adına İstanbul’da yapılan bir İnterpol toplantısına güya katıldığını ve bu esnada söz konusu kalabalığın ortasında kaldığını söylemiştir. İşin daha ilginç yanı ise, Fleming’in söz konusu İnterpol toplantısına gerçekte hiçbir zaman katılmamış olmasıdır. Orada bulunmasının tek sebebi provokasyondur.


6-7 Eylül olaylarının hemen ertesinde İngiliz Sunday Times Gazetesi’nde “İstanbul’da Büyük Ayaklanma” başlıklı, tümüyle görgü tanıklığına dayanan ve olayları neredeyse naklen anlatan bir haber çıktı. Nedendir bilinmez, bu büyük haberi yazan kişinin adı yoktu. İan Fleming, çok yakından tanık olduğu 6-7 Eylül olaylarından iki yıl sonra James Bond’u ve kendisini bir anda dünyaya tanıtacak olan From Russia With Love (Rusya’dan Sevgilerle) kitabını yazdı. Kitapta, ilginç bir şekilde, maceranın tamamı Türkiye’de İstanbul’da geçiyordu. İngiliz derin devletinin geçmişten beri hedefi, içinde pek çok etnik kökeni barındıran, her görüşten insanı ve bütün dinleri barış içinde bir arada tutan Türk Devletini paramparça hale getirebilmek ve nihayetinde ortadan kaldırabilmek olmuştur. Osmanlı’nın yıkılış döneminde bu oyun fazlasıyla oynanmış, bizim milletimizin unsurları olan Araplar, Hintliler, Kürtler, Ermeniler İngiliz derin devleti tarafından kışkırtılmıştır.


Operasyon’a ramak kala...


Gelişen olaylara günlük bir akılla bakıldığı zaman asıl meseleyi ıskaladığımızın farkına varmamız uzun sürüyor. Bu da ülke menfaatleri açısından sancılı bir durum ortaya çıkarıyor... Bunun için uluslararası sistemi anlayabilmek ve gerekli dinamikleri işletebilmek önemli... Kollektif bir aklın da devreye girmesiyle bu mümkün...


Özellikle Kaşıkçı meselesinden dolayı son bir kaç gündür Türkiye ve İstanbul dünya gündeminden inmedi. Suudi Arabistan konsolosluğunda yaşanan elim hadiseden sonra tüm gözler İstanbul’a çevrildi. Herkes Türk yetkililerden Kaşıkçı cinayeti ile ilgili gelebilecek yeni haberlere kilitlendi...


Unutmayalım ki uluslar arası dinamiklerde ve ilişkilerde çoğu zaman hiç birşey gösterildiği ya da söylenildiği gibi değildir... Onlar meselelere onların istediği gibi bakmamızı sağlarlar...


Kısacası, heryerde parmak izi bırakan infaz timinin arkasında ki aklın amacı neydi? Gerçekten sadece muhalif bir gazeteciyi basit bir cinayetle ortadan kaldırmak mıydı? Bu cinayetin işleniş şekli size de biraz tuhaf gelmedi mi?


Muhtemelen herkesin aklında bu konuyla alakalı onlarca soru işareti oluşmuştur...


Şimdi bugün, İngiliz derin devletinin ve benzeri gizli örgütlerin sürekli olarak kurguladığı oyunlara maruz kaldığımız varsayılırsa; Kaşıkçı meselesi üzerinden tüm gelişmeleri okumaya ve anlamaya çalışırsak, acaba Türkiye Cumhuriyeti’nin başına örülmek istenen neydi? Dolayısıyla bölgesel bir kaosa sebebiyet verecek bir oyun mu kurgulandı? Neden bu cinayet İstanbul’da işlendi? Bu cinayeti işleyen ekibin bu kadar delili ortalığa saçması ve hemen hemen heryerde bu kadar fotoğrafın verilmesi büyük bir oyunun bir parçasımıydı? Kendi şahsi fikrimi söylemek gerekirse, bu durum biraz tuhaf, tuhaf olduğu kadar da akıl dışı bir olay... Bildiğim tek şey, Türk yetkililerin olayın üzerinde olduğu ve mesele konusunda doğru yerde oldukları ve dahası belkide bizlerin göremediği ülkemizde ve bölgede derin yaralar açabilecek bir oyunu bir kurguyu engellediği...


Nihayetinde; 


Suudlu yetkililerce öldürüldüğü söylenilen gazeteci Kaşıkçı hadisesilerine de bu gözle bakabilmek ve bu durumun sonucunda varılmak istenen nihai hedefe odaklanıp, kurgulanan oyunun içinde piyon olmamak ve asıl oyunu görerek bertaraf etmek önemli...


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar