Güldalı COŞKUN

Güldalı COŞKUN

Mail: yazarlar54@teknikelektrik.com

İNTİHAR ÜZERİNE

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre intihar oranları, dünya genelinde son 45 yılda yüzde 60 oranında artış göstermiş. Her 40 saniyede bir kişi intihar ediyor maalesef!


Dünya sıralamasında 100. Sırada olan Türkiye, OECD ülkelerine göre ise en az intiharın olduğu iki ülkeden biri. Dünya genelinde en yüksek intihar oranı Avrupa’da, en düşük oran ise Doğu Akdeniz’de görülmektedir.


İntihara teşebbüs, psikiyatrinin alanına girer. Bağımlılıklar, travmalar, kişilik bozuklukları ve eşlik eden depresyon gibi rahatsızlıklar nedeniyle kişi, birtakım sorunları karşısında dayanma gücünü kaybettiğinde, ölümü tercih edebilir. 


Toplu intiharlara en tipik örnekler, zaman zaman ABD’de görüldüğü gibi çeşitli tarikat üyelerinin, topluca bu yolu seçmeleridir. Böyle tarihe geçmiş bir hayli toplu intihar vakası vardır. (ABD, Kanada, Almanya gibi.)

Birkaç yıl önce Kahramanmaraş’ta dört kardeşin annelerini kaybetmeleri üzerine intiharı da çok konuşulmuştu. (Yaşları: 22-33) Yine aynı şehirde istemediği bir evliliğe zorlanan abla ve kardeşleri de topluca intihar etmişti. 


Geçtiğimiz günlerde, Türkiye’nin gündemine düşen iki intihar vakası daha vardı. Fatih’te yaşları 48-60 arası olan farklı cinsteki kardeşlerin intiharı, ilk anda toplu cinayet gibi görülmekle birlikte zaman içinde, psikolojisi bozuk olan kardeşlerden birinin bunu planladığı ve sonra da kendisini de aynı biçimde zehirlediği ortaya çıktı.


Bir diğeri de Antalya’da 38 yaşındaki bir babanın, yaşları 5 ve 9 olan iki çocuğu ve eşi ile birlikte intihar etmesiydi.

Her iki intihar, çoğu konuda olduğu gibi gerek bir kısım medya gerekse muhalefetin sorumsuz ifadeleriyle istismar edildi ve kullanıldı.


Bir çılgınlık ki, adeta birileri ölse, bombalar patlasa, kaos ve kargaşa çıksa da kullansak diyen tuhaf bir kitle ile yaşıyoruz. 

Bu son intihar olayı, toplu intihar değil aileden birinin, buna karar verip, aslında, diğer bireylerin yaşam hakkını gaspıdır. 


Emine Bulut cinayeti ile çok mu farkı acaba! İki küçük yavrusuna ve eşine kıyan bir adamı, bırakın eleştirmeyi (hastalıklı biri olarak kabul edilmeli) neredeyse, “onurlu bir eylem” diye dikte eden sosyal medya namussuzlarını da gördük.


Bunun üzerine; Türkiye Psikiyatri Derneği, intiharlar üzerine medyayı haber dili konusunda uyarmak zorunda kalarak, şunları söyledi:


“İntihar olayları hakkında haber çerçevesini aşan ve okuyucu veya izleyiciyi etki altında bırakacak nitelikte ve genişlikte yayın yapılmamalıdır. 

Olayı gösteren fotoğraf, resim veya film yayınlanmamalıdır. 


İntihar bir çözüm yolu olarak gösterilmemelidir ve haberlerde bireylerin intihar düşünceleriyle baş etmelerine yardımcı olabilecek kurumlar, tedavi seçenekleri hakkında bilgi verilmelidir. 


Bir intiharın haber sınırlarını aşan ölçüde anlatılması ya da gösterilmesi kişinin mahremiyetinin ve kişilik haklarının ihlalidir” 

Ayrıca Dünya Sağlık Örgütü’nün intihar haberlerinin medyada yer almasıyla ilgili belirlediği kurallara biz de uymalıyız. 


Zira çeşitli ülkelerde yaşanmış bazı intihar vakalarının, medyanın haberi veriş biçimine bağlı olarak yaygınlaşması veya meyilli kişilerce taklit edilmesine dair örneklerin olduğu gözardı edilmemeli.


İntihara yol açan sorunlarla ilgili, ekonomi/intihar, ölüm-ayrılık-travma/intihar gibi konularda somut analizler var mı bilmiyorum ancak, savaş ve sosyo-ekonomik çalkantıların olduğu dönemlerde artış olduğu söyleniyor.


Yine de bütün bunlar, intihar girişiminde temel belirleyicinin ruh sağlığı ile ilgili olduğu gerçeğini değiştirmiyor.


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar