Federal Reserve Bank

John F.Kennedy'nin siyasi hayatını anlatan onlarca film ve belgesel yayınlandı. Ama hiç biri, yahudi lobisinin JFK üzerinde oluşturduğu siyasi baskıdan bahsetmedi.

 

Bahsetmeleride zaten mümkün değil, çünkü Hollywood siyonist dünyasının algı başkentidir.

 

Devam,

 

14 Mayıs 1948 yılında Birleşmiş Milletlerin paylaşım planı uyarınca David Ben Gurion tarafından kuruluşu ilan edilen İsrail'in en önemli önceliği, İsrail Devletinin büyük bir nükleer güce ulaşarak süper güç olma yolunda adım atmasıydı.

 

Bu bağlamda nükleer silah üretimi için dünyanın en büyük nükleer santrallerinden biri olan Dimona'nın kurulması maksadıyla MOSSAD çeşitli operasyonlar düzenledi.

 

Fransa'da doğmuş bir yahudi olan, gerçek adıyla, Moshe Surdin liderliğinde, İsrail Atomik Enerji Komisyonu 1952'de kuruldu ve başına 1903 Almanya doğumlu nükleer kimya alanında ün yapmış Ernst David Bergman getirildi.

 

Neredeyse tüm İsrail'li politikacı, bilim adamları ve ordu Ben Gurion önderliğinde nükleer reaktör satın alma konusunda seferber oldu.

 

1955'de bir fırsat yakalandı. Kudüs'ün 16 km  güneyinde Eisenhower'ın barış için atom programı dahilinde Nahal Sorek'te küçük bir reaktör oluşturuldu.

 

Aynı sene içerisinde Şimon Peres daha büyük bir reaktör için Fransa'ya gitti. Daha sonraki yıllarda Nazi savaş suçlusu Adolf Eichmann'ın yakalanmasında büyük rölü olan diplomat ve eski savunma bakanı Ben Natan, Fransa'nın İsrail'e nükleer reaktör vermesi konusunda lobi faaliyetlerinde bulundu.

 

3 Ekim 1957'de Bourgers Maunoury ve Dışİşleri Bakanı Pineau, Peres ve Ben Natan ile gizli bir antlaşma imzaladı. Antlaşma 24 megawatlık bir reaktörün gerekli teknik donanımla İsrail'e verilmesini içeriyordu. İsrail'de kapalı kapılar arkasında bu konunun çok tartışılmış olmasına karşın her zaman gizliliğini korudu.

 

Büyük kavga,

 

Küresel sermayenin ve yahudi lobisinin lider konumunda ki ailesi Rothschild'lar, Kennedyye Başkan seçildiğinde Ortadoğu coğrafyasında İsrail tarafını tutan bir siyaset izlemesi karşılığında, milyonlarca doları bulan seçim kampanyasının masraflarını karşılamayı teklif etti.

 

Ancak Kennedy böyle bir teklifin bir daha yapılmamasını arzu etmiş ve kendisini hakarete uğramış hissettiğini belirtmiştir.

 

ABD'nin 228 yıllık başkanlık tarihinde Siyonistlere karşıçıkan tek Başkan John Fitzgerald Kennedy'di.

 

JFK, İsrail'in ilk Başbakanı ve İsrail'in ikinci savunma bakanlığı görevlerinde bulunmuş Ben Gurion'a, İsrail'de Negev çölündeki Dimona Nükleer Santrali'ne, Ortadoğu coğrafyasındaki İsrail politikalarına, siyonistlerin arkasında olduğu silah tüccarlarına, mason danışmanlarına, Amerika'daki Yahudi lobisine, lobinin en güçlü isimleri olan Rothschild ve Rockefeller ailelerine ve uzantısı olan masonik örgütlere ters düşmüştü.

 

Ben Guriona yazdığı hiddetli bir uyarı mektubunda İsrail'in nükleer programını durdurmaması halinde Amerikan hükümetinin yaptırım uygulamaktan kaçınmayacağını belirten Kennedy, bununla da yetinmemiş Amerikan Dolarını basma yetkisini Rotschild ailesine ait olan Federal Reserve Bankasını saf dışı bırakarak gümüş karşılığında dolar basımını Amerikan Merkez Bankasına vermiştir.

 

Kennedy, İsrail lobisinin Amerikan devleti üzerindeki faaliyetlerinden son derece rahatsızdı. Kennedyye göre lobilerin faaliyetleri, Amerikan bağımsızlığına vurulmuş bir darbeydi.

 

Kennedy'nin İsrail'in nükleer programına destek çıkmaması ve 4 Haziran 1963te Amerikan Temsilciler Meclisine danışarak çıkarttığı 11110 sayılı kanunla Amerikan dolarını gümüş karşılığında para basmak üzere Amerikan Hazine bakanlığına yetki verdi.

 

Amerikan Devletinin, kendi parasını gümüş karşılığında basıyor olması, gayri milli Federal Banka'nın yani Rothschild ailesine ait olan Federal Reserve Bankın oyunun dışına itilmiş olmasıydı.

 

35. ABD başkanı olan Kennedy'nin 22 Kasım 1963 yılında Texas'ta suikast sonucu öldürülmesinin ardından kurulan ve Warren Komisyonu olarak bilinen Senato Özel Soruşturma Komisyonu, cinayeti Lee Harvey Oswald'ın işlediği sonucuna varmıştı.

 

Ancak hem cinayetin sorumlusu olarak gösterilen Oswald'ın hem de henüz mahkeme önüne çıkmadan Oswald'ıöldüren Jack Ruby'nin ve olaya adı karışan bazı kişilerin kuşkulu biçimde öldürülmeleri, öte yandan soruşturmanın yürütülmesindeki bazı kuşkulu noktalar, ABD kamuoyunda birçok spekülasyona yol açmıştı.

 

Kennedy'nin öldürülmesinin hemen ardından Başkan yardımcısı ve tam bir İsrail taraftarı olan Lyndon B. Johnson, yemin ederek 36. başkan olarak göreve başladı.

 

Kennedy'nin hemen ardından,

 

İsrail, Kennedynin kapattığı Dimona çölündeki nükleer santralini tekrar açmış ve nükleer silah üretimine eskisi gibi devam etmiştir. Amerikan dolarını basma yetkisi Rotschild ailesine ait olan Federal Reserve Banka verilmiştir.

 

Malesef ki, dünyanın ''gizli efendiler''ine ters bir politika kuran liderlerin başına trajik olaylar geliyor. Önce Kennedy'den biraz geriye gidelim.

 

Şimdiki İsrail'in topraklarını para karşılığı satın almak isteyen Siyonistlere yol vermeyen Osmanlı'nın kudretli sultanı Abdulhamit bunun bedelini, "Hareket Ordusu" tarafından tahttan indirilmekle ödemişti. Sultan'a hal kararını bildirmek üzere gelen 3 kişilik heyet arasındaki isimlerden bir tanesi aslında bu işi yapanların arkasında kimlerin olduğunu net biçimde gösteriyordu.

 

Belki yeterince konuşulmadı ama Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün de genç yaşta hayata veda etmesi, kendisinin, tam da II. Dünya Savaşı arefesinde tarih sahnesinden ayrılışı manidardır. Yetkiyi aldıktan sonra ilk icraatlarından biri milli ekonomiyi oluşturmak üzere harekete geçen Mustafa Kemal İzmir İktisat Kongresi ile başlayan süreçte bir çok alanda ticari ve ekonomik altyapıyı oluşturacak milli atılımlara imza atmıştır. Osmanlı'nın son döneminde palazlanan ve ülke ticaretinde de önemli pay sahibi olan Mason Localarını kapattırması (İnönü döneminde, 1948'de tekrar açılmıştır.) acaba Gazi'nin ölümünü hızlandırmış mıdır?

 

Biz ülkemizi kalkındırma hamleleri atan Menderesin, ''Adriyatikten Çin seddine Türk birliği'' diyen Özal'ın sonunu da gördük.

Türkiye'nin IMF'ye olan borcunu bitiren, GSMH'yi 2 binlerden 10 binlere taşıyan lideri Erdoğan'a karşı yapılan suikast girişimlerinin sayısını hatırlamıyoruz bile artık...

 

Amerika'nın çiçeği burnunda başkanı Trump icraatlarının ilk haftasını tamamladı. 7 Müslüman ülke vatanaşı ziyaretçilerin ''ülke güvenliği'' için ABD'ye girişlerinin 90 günlüğüne durdurulması gibi çılgınca kararlar almasının yanında Cumhuriyetçi başkanın gündemi milli ekonomik reformlar üzerine kurulu. Üstüne basa basa, ''Önce Amerika'nın çıkarları'' diyen, Washington Elitlerine benzemeyen bir başkan...

 

Bir çok kehaneti çıkmış Bulgaristanlı kahin kadın Baba Vanga'nın ABD ile ilgili en büyük kehaneti ise bu ülkenin 44. başkanının Siyahi olacağı ve bu kişinin ABD'nin son başkanı olacağıydı.  Bu kehanet dikkate alınırsa, acaba, milli politikalarıönemseyen 45. Başkan döneminde ABD'yi birileri kaos çıkararak bir SON'a mı sürükleyecek?

 

Eğer ABD'nin derin yapısına teslim Olmazsa Trump'da Kennedy ile aynı kaderi paylaşır mı? Soruları akla gelmiyor değil.

 

Fabrikaların Amerika'ya taşınması, vergi reformu, kaynakların önce Amerika için harcanması gibi konulara sıkça vurgu yapan Trump'ın ilk 100 gününü hep beraber takip edelim. Bazı gelişmeler bize küçük dilimizi yutturabilir.