Yazı Arşivi

Yazı Arşivi

Mail: arsiv@teknikelektrik.com

Emek

Her ay aynı şey. İşte yine yazacağım konu aklımda belli iken son anda kor gibi yüreğime düşen “Soma Faciası” ile yazacağım konunun ne önemi kaldı ne bende yazıyı yazacak hal.

Okuduğum duanın haddi hesabı yok. Hem gidene hem kalana ediyorum dualarımı. Hangi birine yanayım bilemiyorum. Bilmiyorum.

Duygularım alt üst. Aslında bu ayki yazacağım konu da duygular üzerine. Sanal duyguları anlatacağım size. Daha doğrusu sanal duygusuzlukları…

Biz okulda her ay “Hizmet İçi Eğitim” adı altında düzenlenen seminerlere katılıyoruz. Bu seminerler kişisel gelişim ve öğrenciler ile ilgili konular oluyor. Bu ayki konu benim sizlere yazacaklarım ile tam denk geldi.

Seminerin adı
: Haz ve Hız – Teknoloji Bağımlılığı.
Semineri veren: Uzman Psikolojik Danışman Selin Özkan.
 
Gelelim konuya; Uzun zamandır özellikle facebook’ta mesajlaşırken yollanan ikonlara gıcık oluyorum. Güzel bir şey yazıyorum bir kalp veya çiçek ikonu geliyor, üzgün bir şey yayınlıyorum ağlayan surat ikonu konuluyor. Sevgi ile ilgili yazıyorum hop bir kalp yerleşiyor yazımın altına… Peki, ne hissediyorum? Cevap: KOCA BİR HİÇ! Yollanan hangi çiçek benim kokusunu her duyduğumda gözlerimden yaşlar akıtacak kadar sevdiğim frezyanın yerini tutar? Yollanan hangi gülen yüzde sevdiğim insanın kahkahasını duyabilirim? Eklenen hangi kalpte hislerim tutuşur?

Bir demet çiçek yollamak artık eskisi kadar zor değil. Madem bu kadar teknoloji tutkunu olduk, çiçek yollayan bir sürü yer var, oradan yolla ki emek ver, değeri olsun. Zaten esas konu da bu; emek vermemek…

Arkadaşlıklar, dostluklar hatta aşklar bile internet sayesinde kâğıt mendil kıvamında yaşanıyor. Kullan-at.
 
İşte canlarım, dostlarım, arkadaşlarım ve okurlarım… Ben sanal duyguya savaş açıyorum. Sanal duygu, sanal iletişim, sanal his yok bizim algılarımızda. Robot değiliz. Etten, kemikten ve aslında önce şiirin merkezi Fars kültüründen sonra da bizim içimizden gelen gönül-duygu-aşk ile sevme kavramlarına sahibiz. Özümüz “gönül”, sözümüz “aşk”, ruhumuz “yüce”… o zaman bırakın sanal iletişimi, arayın, sorun, dokunun, gülüyorsanız yazılana iki nokta kapa parantez (?) yapmayın, gülüyorum yazın ya da arayıp “yazdığına bayıldım, sağolasın” deyiverin, sevdiniz mi çiçek yollayın, kızdırdınız mı gidip gönül alın… Emek verin.
 
Her zaman dediğim gibi lafı çok olanın yalanı bol olur. O yüzden şimdilik hoş kalın, hoşça kalın… İşiniz bereketli, günleriniz aydınlık olsun.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar