Evet! Her seçim bir dinazor grubunun dökülmesine, her referandum bir putun yıkılmasına yol açıyor.
Bakın yıllardır HSYK’nın içine kümelenmiş adeta bir kast sistemi içerisinde dönüp duran hep aynı zihniyetin mensupları nasıl da döküldüler. Geç de olsa Show da olsa istifa ettiler. Tabii kolay değil yılların alışkanlıklarını rantlarını kaybetmek, istediğin adamı sadece zihniyetine bakarak tayin ettirme dönemi bitmiştir ülkemizde. Artık yüksek yargıda temsil sistemine uygun, adil ve daha katılımcı olarak yeni üyelerini belirleyecek. Aslında yıllardır bu kavgalar bir inat uğruna devam etti. Halkın reyini, insiyatifini, katılımını hep hakir gören bir zihniyet vardı bu direnişi gerçekleştiren. Bu direniş öncelikle 1950’ye kadar parlamenter sisteme idi. Demokrat Parti bu direnişi ilk kıran parti oldu. Atama ile oluşan T.B.M.M; Demokrat Parti’nin seçimleri kazanması ile artık millet iradesi ile oluşmaya başladı.
Her ne kadar darbelerle intikaya uğrasa da Türkiye’de seçimler kısmen de olsa milli iradeyi meclise yansıtmıştır.
Özellikle 22 Temmuz 2007’deki genel seçimler ve hemen akabindeki “Cumhurbaşkanını halk mı seçsin” referandumu halkın meclise ve yönetime katılımın zirvesi olmuştur.
Hele bu referandum (12 Eylül 2010) milli iradenin sadece meclise değil bürokrasiye de yön verdiği bir sonuçla bitti.
Artık sadece söz değil “Kararda milletin” oluyor.
Konjoktürde ortak akıl da zaten yıllardır bunu gerektiriyordu.
Ben yine diyorum ki değişimin son kalesi TMMOB’deki mühendis ve mimar odaları olacak. Özellikle bu değişimi, daha doğrusu darbeci zihniyetin oralardan da uzaklaşmasını temenni ediyorum.
Facebook Yorum
Yorum Yazın