Cem KÜÇÜK

Cem KÜÇÜK

Mail: cemkucuk@gmail.com

Amerika –Almanya Niçin Kavga Ediyor?

Bugünlerde ABD’de Volkswagen’in emisyon skandalının patlak vermesinden ötürü herkesin gözü Alman sanayinde. Meseleyi bilenler için ABD ile Almanya arasında büyük bir kavga var. Bu kavganın bir ayağı siyasi bir ayağı ekonomik. Önce yakın tarihe gidip bu iki ülke arasındaki ilişkiyi irdelemekte fayda var.


İkinci Dünya Savaşı’ndan önce Hitler’in ABD ile arası çok iyiydi. Ekonomik anlamda tam bir işbirliği söz konusuydu. Bu işbirliğini Hitler’le ilk gerçekleştirenlerden biri George W. Bush’un dedesi Presscott Bush’tu. Almanya’nın II. Dünya Savaşı dönemindeki kömür ve çelik alanındaki en zengin patronu Fritz Thyssen’le birlikte Presscott Bush Hitler’in en büyük destekçisiydi. Thyssen’in Almanya dışında elde ettiği servetinin çoğunu Brown Brothers Harriman şirketi adına Union Bankası üzerinden kontrol eden Presscott Bush’tu.


1942’de Amerikan hükümeti Bush’un kontrol ettiği dört farklı hesaba el koydu. Peki savaş bitince ne oldu? Bu paralar Presscott Bush’un da aralarında olduğu Amerikalı işadamlarına bölüştürüldü. Hitler’e yardım edenler arasında başka işadamları da vardı. 


IBM’in kurucusu Thomas Watson delikli kart makinesiyle Nazilerin Yahudileri fişlemesine yardım etmişti. General Motors’n patronu Alfred Sloan, Almanya’daki iştiraki Adam Opel’le Hitler Almanya’sına her türlü araba ve nakliye aracı üretimi yapıyordu.


Henry Ford, Nazi Almanya’sı için her türlü araç üretimini yapan büyük işadamlarından biriydi. Hitler’in siyasetine uygun davranıyordu. Ford kendisine ait The Dearborn Independent gazetesinde “The International Jew: World’s Problem” (Uluslararası Yahudiler Dünyanın En Önemli Problemi) tarzında yayınlar yapacak ve Yahudilerin sadece Almanya için değil dünya için sıkıntı olduğunu yazacaktı. Hitler, Ford için “Benim en büyük ilham kaynağım” diyordu.


Hitler’in Yahudi soykırımı ortaya çıkmasına rağmen ABD’li şirketler 1941’e kadar Hitler Almanyası’na her türlü üretim ve yardımı yapacaklardı. Bu şirketler arasında Ford, General Motors, Alcoa, Standart Oil Company, General Electric, DuPont, Kodak, Singer, International Harvester vb vardı. ABD 1941’de yasak getirmesine rağmen bu şirketler özel izinlerle ticaretlerini sürdürmüşlerdi. 1945’de savaş bitince aynı şirketler “zararımız büyük” gerekçesiyle tazminat davası açtılar. Bunun için avukatlık şirketlerine ve bankalara ihtiyaç vardı. O dönem avukatlık şirketlerinin en büyüğü Sullivan &Cromwell’di. Bu şirketi sonradan Dışişleri Bakanı olacak John Foster Dulles ve CIA başkanı olacak kardeşi Allen Dulles birlikte yönetiyordu.


II. Dünya Savaşı sonrası Nazilerle işbirliği yapan hemen herkes sorgulanmış ama Nazilere yardım ve yataklık eden şirket ve bankalara dokunulmamıştı. Hatta Nazilerin altın ve servetleri özel toplantılarla bölüştürülmüştü. İkinci Dünya Savaşı bitince ABD, Batı Almanya’yı kuracaktı. Askeri üslerini ve istihbaratı Almanya’ya yerleştirip Sovyetleri kontrol altına almak isteyecekti. 


İkinci Dünya Savaşı bitmiş, ABD artık dünyanın yeni süper gücü olmuştu. Almanya’nın eski gücünden eser yoktu. 1945’e kadar bir endüstri devi olan Almanya’nın yerinde yeller esiyordu. Amerika savaştan perişan çıkan Avrupa ülkelerini yeniden kalkındırmak için bir yardım planı üzerinde çalıştı. 


Başkan Harry Truman 1947’nin başında I ve II. Dünya Savaşı’nın efsane komutanı George Marshall’ı Dışişleri Bakanı olarak atadı. Truman Avrupa’ya yardım işlerini Marshall’ın halledeceğini biliyordu. Marshall göreve gelir gelmez, Avrupalı liderleri 1947 Haziranında Harvard Üniversitesi”nin mezuniyet törenine davet etti. Buradan ünlü Marshall Yardım Planı doğdu. ABD uzun yıllara dayanan yardım paralarını Avrupa ülkelerine verecekti. Bu paralar genelde CIA üzerinden ABD”li şirketler aracılığıyla aktarılıyordu. Karşılığında ABD artık Avrupa’da üsler kiralıyor, ülkelerin iç işlerine dahi karışıyordu.


Bunun en bilineni Haziran 1948’de yaşandı. Amerika meşhur sigara şirketini Doğu Avrupa’nın 160 km içerisindeki Berlin’in Batı bölgesinde karaborsaya düşürmek için devalüasyon yapınca Sovyetler bunu bağımsız Almanya’nın kurulması kadar tehlikeli buldu. Bunun üzerine Sovyetler, Berlin’e giden kara ve deniz yollarını kesti. ABD resti gördü. Elindeki atom silahına güveniyordu. Önce Batı Almanya devletini kurdu, peşinden Nisan 1949’da NATO’nun temellerini attı.


Sovyetler’in baş edecek hali yoktu. ABD’nin isteklerini kabul etti. Kara ve deniz yollarını yeniden açtı. Almanya’nın geleceğini Almanya adına Sovyetler’le konuşan ABD’nin kendisiydi. O gün bugündür Almanya ciddi biçimde ABD’nin kontrolündeydi.


Soğuk Savaş döneminde Almanya, ABD’nin Sovyetlere karşı kullandığı bir kozdu. ABD’nin Almanya’da birçok yerde askeri üsleri vardı. Almanya demek ABD demekti. Alman gizli servisi BND, CIA’yle birlikte çalışıyor, bilgi paylaşımında bulunuyordu.


Son yıllarda ABD ile Almanya’nın arası belirli siyasi konular üzerinden iyice açıldı. 2003’de Almanya, ABD’nin Irak işgaline BM üzerinden gidilmesine karşı çıkmıştı. Merkel sonrası iki ülke iyice birbirine düştü. Snowden’ın yayınladığı dinleme belgeleri üzerinden ABD’nin Merkel’i dinlediği ortaya çıktı. Almanya bu duruma bozuldu.


Daha sonra Almanya’nın da Türkiye’yi dinlediği ortaya çıktı. Almanya kendisini dinlemekle suçladığı ABD’nin aynı hatasını yapmıştı. Verecek cevabı yoktu. Almanya, ABD’nin Rusya’ya uyguladığı ambargoya karşı çıkmış, DAEŞ meselesinde koalisyona sadece lojistik destek vermişti. Yani ABD’nin politikalarına eleştirel yaklaşmış ve katılmamıştı.


İran ve Rusya ile ayrı bir politika götürmek isteyen Almanya’ya ABD, Volkswagen üzerinden sopayı gösterdi. Emisyon skandalından dünyanın en büyük otomotiv fabrikasını dize getirdi. Bu meselenin nereye doğru evrileceğine ABD karar verecek. Ancak Almanya mesajı almış gibi görünüyor.


Önümüzdeki günlerde Almanya’nın dış politikasında neler değişecek ya da değişmeyecek hep beraber izleyeceğiz. DAEŞ, Suriye, İran, Rusya meselelerinde Merkel ne diyecek bakacağız.


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar