© Teknik Elektrik 2017-2024

Doğu’nun Paris’i Beyrut

Lübnan’ın başkentidir. Akdeniz kıyısında, Lübnan Dağları eteklerinde kuruludur.

Lübnan’ın başkentidir. Akdeniz kıyısında, Lübnan Dağları eteklerinde kuruludur. Şam ve Bağdat ile karayolu bağlantısı vardır. Akdeniz ikliminin egemen olduğu kentte kışlar ılık ve yağışlı, yazlar sıcak ve kurak geçer. Bankacılık, turizm, transit ticarete dayanan kent ekonomisi, 1975-1976’da Hristiyanlarla Müslümanlar arasında çıkan iç savaş büyük bir yıkıma uğradı. Günümüzde de savaşın yarattığı yıkıntılar nedeniyle Ortadoğu’nun ticaret merkezi olma niteliğini yitirdiyse de hızla onarılarak eski ekonomik gücüne kavuşmak üzeredir. Lübnan Üniversitesi (1951), Beyrut Amerikan Üniversitesi (1866), St. Joseph Fransız Üniversitesi (1875), Beyrut Güzel Sanatlar Akademisi gibi yükseköğretim kurumlarında da durma noktasına gelen eğitim de canlılığını kazanmak üzeredir.


Tarihi:

Beyrut’a ilk yerleşenler Fenikelilerdir. Roma İmparatoru Augustus kenti ele geçirdi. 551’de bir deprem sonucunda yıkılan kente 635’te Araplar yerleşti. 1110’da Haçlı işgaline uğradı ve Kudüs Latin Krallığı’nın yönetimine girdi. 16. yüzyılın başlarında Osmanlı topraklarına katılan kent, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Fransızlara bırakıldı, 1920’de Lübnan’ın başkenti oldu. 1941’de bağımsızlığına kavuşan Lübnan, 1973 Arap-İsrail savaşı’na katılmamasına karşın (Filistin Kurtuluş Örgütünün merkezi Beyrut’ta bulunduğundan) Filistinlilere yönelik saldırılara hedef oldu. 1975’te Lübnan solunun desteklediği Filistinlilerle, Hristiyanların desteklediği Falanjistler arasında çıkan iç savaş, 1976’da Suriyelilerin çoğunluğunu oluşturduğu Arap Barış Gücü’nün ülkeye gelmesiyle biraz yatıştı. 1978’de Güney Lübnan’ı işgal ettiyse de Birleşmiş Milletler gücü bölgeye gelince geri çekildi. 1982’de Güney Lübnan’ı yeniden ele geçiren İsrail Ordusu Filistinlilerin bulunduğu Doğu Beyrut’u kuşattı. Uzun süren çatışmalar sonunda Beyrut’ta yaşayan Filistinli 8.000 mücahit, deniz yoluyla Lübnan’ dan ayrılmak zorunda kaldı (30 Ağustos 1982). 23 Ağustosta Lübnan cumhurbaşkanı olan Beşir Cemayel’in 14 Eylül 1982’de öldürülmesi üzerine İsrail bu kez Batı Beyrut’u işgal etti. 15 Eylülde tamamlanan işgalden sonra Filistinlilere ait on binlerce sivilin yaşadığı Sabra ve Şatila kampları da sarıldı. Bu kuşatmadan destek alan Hristiyan Falanjistler İsrail Savunma Bakanı Ariel Şaron’un açık desteğiyle Beyrut’taki İsrail karargahına 200 m uzaklıktaki Şabra ve Şatila, Filistin mülteci kamplarına baskın yaparak, 16, 17, 18 Eylül 1982’de binlerce Filistinli sivili öldürdüler. FKÖ gerillaları, Yaser Arafat ve binlerce Filistinli mülteci, Beyrut’tan ayrılmak zorunda kaldı. 1983’te Lübnan’da Raşit Kerami başkanlığında bir Ulusal Birlik Hükümeti’nin kurulmasından sonra, önce Beyrut’u boşaltan İsrail ve Suriye, daha sonra kademeli olarak Lübnan’ın içlerine çekildi. Kerami Hükümeti Beyrut uluslararası havaalanını açtı, kentte canlanma yeniden başladı. Ancak bu kez Dürzi-Şii birliği ile, İsrail desteğindeki Hristiyanlar arasında olagelen çatışmaların dağlardan Beyrut’a taşınması üzerine Beyrut’ta bir “Yeşil Hat” oluşturuldu (1984). Kentte sık sık top ve tankın kullanıldığı çatışmaların yanı sıra, sayıları 100-150’yi bulan ölüm olaylarına yol açan bombalı saldırıların önü alınamadı. 1975-1991 arasında Dürziler, Hristiyan Falanjlar, İran yanlısı Şii Hizbullah Örgütü, Suriye yanlısı Şii Emel Örgütü, Suriye ve İsrail askeri güçleri arasında egemenlik çekişmeleri ve terör eylemleri sürüp gitti; 15 yıldır süregelen (1975-1990) iç savaşta ölen 120 bin, yaralanan 200 bin insanın büyük bir bölümü Beyrut’ ta yaşamını yitirdi ya da sakat kaldı. 1991’de Lübnan Ordusu’nun denetimi ele geçirmesinden sonra kentte huzur sağlanabildi.


Ülkede Şii, Sunni, Ortodoks, Katolik, Protestan, Durzi, Maruni vs. gibi yaklaşık 14 adet din/mezhep bulunduğu biliniyor. Şehrin her yanında iç savaştan kalma kurşun izlerinin bulunduğu harabe binalar, adeta ibret olurcasına şehir merkezinde duruyor. Holiday Inn Oteli de balkondan balkona çatışmaların yaşandığı bir otel ve Beyrut İç Savaşı’nın simgelerinden biri. Benzeri binaları Bosna Hersek’te de görebilirsiniz. 


Osmanlı Devleti 420 sene Lübnan’a hakim oldu ve ne zaman ki topraklar kaybedildi, Lübnan’da çatışmalar boy göstermeye başladı. Osmanlı’nın 420 sene hakim olduğu bu topraklarda çok az Osmanlı işaretlerine rastlansa da sadece 25 yıl elinde bulunduran Fransa, ülkeyi küçük Fransa haline getirmiş. Sokaklarda Fransız mimarisi göze çarpıyor ve Fransızca ülkedeki ikinci dil durumunda. 


Şehirde görülen son büyük olay, ülke zenginlerinden Refik El Hariri’ye düzenlenen suikasttır. Ülkede o dönemde bulunan Suriye askerleri sebebiyle suç Suriye’nin üstüne kalmıştır. Fakat suikastten sonra Suriye’nin ülkeden çıkmak zorunda kalması da bunun kime yaradığı konusunda düşünülmesi gerekli olan bir konudur. Suikastte 1 tonluk TNT kullanılmış olup, patlamanın olduğu yerde 12 metrelik bir çukur oluşmuştur.Hariri için hazırlanan bir anıt var ancak şu an çadırla kaplı durumda. Muhtemelen pek yakında Lübnanlılar onun için daha düzgün bir anıt yapacaktır.


Gezilecek Yerler

Beyrut’a gelen herkesin mutlaka gördüğü Güvercin Kayalıkları (Pigeon Rocks) ilk durak. Burası Beyrut’un Rouche ya da Corniche (korniş) adı verilen bir bölgesinde. Kıyı boyunca yürüyebileceğiniz ve yemek yiyebileceğiniz restoranlar burada. Hamra’dan yürüyerek 10 dakika kadar sürer. 


Ardından fotoğraf açısından Hamra’ya göre daha zengin olan Downtown’a vardık. Roma Hamamı, Al Omar Cami, El Emin Cami, Martys Meydanı, Şehitler anıtı vs. gibi fotoğraf açısından daha zengin bir yer. Ara sokakları gezerek birçok fotoğraflanacak yer bulabilirsiniz.

Place de Etoile turistik açıdan süper bir yer. Tam ortasında Rolex’in armağanı olan bir saat kulesini barındıran alan yıldız şeklinde sokaklardan oluşmuş ve birçok cafe ve dükkan var. 


Byblos. Fenikelilerin bir liman kenti olan Byblos’ta gerçek fosiller hediye olarak satılmaktadır. Yurtdışına çıkarken sorun olmaması açısından fosillerin yanında bir de sertifika veriyorlar. 50 dolar civarından başlıyor fiyatları.


Jeita Mağarası Dünya’nın yeni seçilecek harikalarından biri olmaya aday ve benim de Beyrut’ta en etkilendiğim yer. Jeita, Beyrut’un kuzeyinde yer alıyor. Jeita Grotto iki mağaradan oluşuyor. Park yerinden birinci mağaraya teleferikle ya da tren şeklindeki traktörlerle çıkabiliyorsunuz.

Jeita Grotto, içerisinde birçok dikit ve sarkıtın oluştuğu ve Amerikalı bir kaşif tarafından bulunan bir mağara. Aslında kilometrelerce uzunluğu var ancak 750 metrelik bir kısmı ziyarete açık. Yürüyüş yaparken mağaranın derinliğini gördüğünüzde gerçekten gözlerinize inanamıyorsunuz.


İkinci mağara ise sallarla geziliyor ve gezi alanı daha az.


Meryem Ana’nın heykelinin olduğu Harissa’ya Tonlarca ağırlıktaki bu heykel, Beyrut’u tepeden görebileceğiniz bir yerde konumlanmış. Hemen yakınında bir kilise ve geniş bahçesi var. Heykelin etrafını saran merdivenlerle en yakınına kadar çıkabiliyorsunuz ve bence fotoğraf açısından en güzel açı o.


Baalbek, Selahattin Eyyubi’nin doğduğu, UNESCO tarafından da koruma altına alınan Roma kadar önemli çok eski bir antik bir kenttir. 

onurozdemir/ nkfu


İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER