© Teknik Elektrik 2017-2024

Avlonya

 Vlore, Arnavutluk’un en büyük büyük şehirlerinden biridir ayrıca Durres’ten sonra en büyük ikinci liman şehridir. Şehir Vlore Bölgesinde yer almaktadır. Vlore Adriyatik Denizi’ndeki Vlore Körfezi’nde yer alır ve neredeyse tamamen dağlarla çevrilidir. Nüfusu 79,948dir. 28 Kasım 1912’de Arnavutluk Bağımsızlık Bildirgesi bu şehirde ilan edilmiştir. Şehir kısa bir süreliğine de olsa Arnavutluk başkenti olmuştur.


Vlore, güneybatı Arnavutluk’un en önemli ekonomik ve kültürel merkezidir, Avlonya ve Vlore Üniversitesi, Vlore Limanı’na ev sahipliği yapmaktadır.

 

Vlore limanı, İtalya’daki Bari Limanı’na en yakın limandır ve Salento kıyılarına sadece 70 deniz mili (130 km) uzaklıktadır.

 

Vlore,  balıkçılık ve sanayi sektörü ile oldukça önemli bir liman ve ticaret merkezi olmaya devam etmektedir. Çevresindeki bölgede petrol, doğal gaz, bitüm ve tuz üretilir. Vlore, zeytin ve meyve ağaçlarının çok büyük ölçekli dikimi ile bir tarım merkezi olarak önemli derecede büyüdü. Aynı zamanda gıda işleme ve petrol ihracat merkezi olarak da öneme sahiptir.

 

Turizm son yıllarda bir çok otel ve eğlence merkezi ile birlikte önemli bir sektör haline gelmiştir. 


Sasan adası ve Karaburun yarımadası ile çevrili bir körfezin kıyısında yer alır. Büyük ve güvenli limanı ile tarih boyunca önemini koruyan şehrin Antikçağ’lardaki ismi Aulon’dur. Daha sonra buraya Arnavutlar Vlorë, İtalyanlar Valona, Osmanlılar da Avlonya adını vermişlerdir. 


Eskiçağ’lardan beri bir yerleşim merkezi olan şehir, muhafazalı limanı sayesinde Roma İmparatorluğu’nun yıkılışından sonra da ayakta kalmayı başardı. Ortaçağ’larda Avlonya hemen yakınındaki, sahile bakan 370 m. yüksekliğindeki dağın tepesinde yer alan Kanina Kalesi ile birlikte önemli bir geçit mevkii olarak ön plana çıktı. 1417’de Osmanlılar ülkenin iç kesimindeki Berat şehri ve Kanina Kalesi ile birlikte burayı hâkimiyetleri altına aldılar. Bir yıl sonra Venedikliler’in şehri alma teşebbüsleri başarısızlıkla sonuçlandı. Osmanlı hâkimiyeti sağlamlaştırıldıktan sonra burada bir sancak kuruldu. Aynı adı taşıyan sancağın merkezini teşkil eden Avlonya, Osmanlılar’ın Adriyatik sahillerindeki ilk limanı olması sebebiyle ayrı bir önem kazandı. Burada bir tersane kuruldu, ayrıca Osmanlı donanmasının Akdeniz’de girişeceği harekâtlar için mühim bir üs haline getirildi. Kefalonya, Zaklisse (Zakynthos) ve Ayamavra’nın (Levkas) fethinde önemli rol oynadı. 1480’de Güney İtalya’ya sefere çıkan Gedik Ahmed Paşa hazırlıklarını burada tamamladı. 1492’de Himara isyanının bastırılmasında üs olarak kullanıldı. Üs vazifesi gördüğü son Osmanlı harekâtı, 1537’de Kanûnî Sultan Süleyman’ın bizzat idare ettiği Korfu (Körfez) Seferi oldu. Bu sefer sırasında Kanûnî bir müddet burada ikamet etti. Osmanlılar ayrıca şehrin civarında bazı düzenlemelerde de bulundular. İlk defa 1474’te şehrin yakınındaki Vijose nehrinin denize döküldüğü yerde oluşan bataklığı kanal açmak suretiyle kurutmaya çalıştılar. Daha sonra 1551’de aynı maksatla şehrin yanında hastalık kaynağı olan Terbufi bataklığına kanallar açtılar. Bu çalışmaya ait masrafları günlük olarak gösteren Muhasebe Defteri bugün Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunmaktadır (BA, MAD, nr. 55). 


Avlonya’da kale inşası 1537’de Kanûnî’nin emriyle başladı ve muhtemelen 1542-43’te tamamlandı. Bu kale sekizgen şeklinde olup dört hektarlık bir sahayı kaplamaktaydı. Ayrıca kale içine büyük bir kule inşa edilmiş, buraya da toplar yerleştirilmiştir. Kule, Selânik’in meşhur Beyaz Kule’si tarzındaydı. Kaleyi etraflı şekilde anlatan Evliya Çelebi, mimarının Koca Sinan olduğunu belirtirse de bu bilgi kesin olarak doğrulanmamaktadır. Evliya Çelebi kaleyi Balkanlar’daki ve Macaristan’daki benzerleriyle karşılaştırırken buranın ortasında bir cami bulunduğunu yazarak kitâbesini dikkatli bir şekilde kaydetmektedir. Kitâbeye göre cami, daha önce mevcut olan Şeyh Yâkub Efendi Mescidi yerinde Kanûnî tarafından inşa ettirilmiştir. Avlonya Temmuz-Ağustos 1638’de bir Venedik saldırısına uğradı. Avlonya Limanı’na sığınan on altı kadar Tunus ve Cezayir gemisini takip eden Marino Capello emrindeki otuz gemilik Venedik donanması bu gemileri yaktığı gibi Avlonya’yı topa tuttu. Bu hadise Osmanlılar’ı Venedik ile savaş durumuna getirdi ise de uzun müzakerelerden sonra Venedik’in 30.000 duka altın tazminat vermeyi kabul etmesi ile durum yatıştı (Temmuz 1639). Venedik saldırısını ve şehrin umumi görünüşünü tasvir eden büyük bir sulu boya tablo bugün Venedik’te bulunmaktadır. 


Avlonya XVII. yüzyılda önemli ölçüde müslüman nüfusa sahip oldu. Bunların çoğu mühtedi Arnavutlar’dı. Evliya Çelebi, şehrin İslâmî karakterinin ağır bastığı bu dönemi hakkında etraflı bilgi vermektedir. Onun belirttiğine göre, etrafı açık bir yerleşme yeri olan Avlonya yeşil çimenler, bahçeler, bağlar, kestane, zeytin, incir, limon ağaçları ile çevrili idi ve şehir birçok mahalleye bölünmüştü. Bunların arasında Hünkâr Camii, Mumcuzâde, Tabaklar, Hüseyin Ağa, Mahkeme, Çarşı mahalleleri en dikkati çekenlerdi. Bu mahallelerin her birinde cami vardı. Bunlardan sadece Kanûnî Sultan Süleyman Camii kubbeli ve üzeri kurşun kaplıydı. Şehirde bedesten yoktu, fakat çeşitli dükkânlarda her şey satılırdı. Şehirde ayrıca beş mektep, üç tekke mevcuttu. Avlonya aynı zamanda Arnavutluk’un en eski Bektaşî merkezlerinden biridir. Ancak Evliya Çelebi bu hususa çok az temas eder ve sadece Şeyh Yâkub Tekkesi’ni etraflı olarak anlatır. 


1690’daki geçici Venedik işgalinden sonra Avlonya XVIII. yüzyılda gittikçe gerilemeye başladı. XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin idarî düzenlemeleri sonucu sancak merkezi olma özelliğini de kaybederek yeni teşkil edilen Yanya vilâyetinin bir kaza merkezi haline geldi. Bu sıralarda kasabayı ziyaret eden Arnavut dili ve Arnavutluk ilmi incelemelerinin kurucusu Georg von Hahn, burayı geri, orman içine serpiştirilmiş 400 hâneden ibaret perişan bir kasaba olarak tasvir eder ve yedi minarenin görüldüğünü belirtir. 1306 (1888-89) tarihli Yanya Vilâyeti Salnâmesi’nde burada yalnızca 490 ev ve dokuz hanın mevcut olduğu yazılıdır. Avlonya kazası ise 22.577 müslüman, 3316 hıristiyan-Ortodoks nüfusa sahipti. Bu rakamlar yerli nüfusun hemen hemen tamamıyla İslâmlaştığını gösterir. 


Osmanlı ordularının acı mağlûbiyete uğradığı Balkan Savaşı sırasında burası Arnavut milliyetçilerinin merkezi oldu. İsmâil Kemal Vlore’nin liderliğindeki Arnavut milliyetçileri, Avlonya’daki bir evin balkonundan bağımsızlıklarını ilân ettiler. Avlonya I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesine kadar da Arnavutluk’un merkezi olarak kaldı. Savaştan sonra İtalyanlar burayı Balkanlar’a yayılmak yolunda önemli bir hareket üssü olarak gördüler. Fakat İtalyan kuvvetleri Arnavut milisler tarafından geri püskürtüldü. Milletlerarası anlaşmalar Avlonya’nın Arnavutluk’a iadesini sağladı. II. Dünya Savaşı’nda şehir geçici bir süre için tekrar yabancı işgaline uğradı ve bundan sonraki kırk yıl içinde süratli bir gelişme ve değişme dönemi geçirdi. Kasaba ve liman tamamıyla modern hale getirildi. Osmanlılar’ın kurutmaya çalıştıkları Terbufi bataklığı verimli bir sahaya dönüştürüldü. Nüfus ise 50.000’e yükseldi. Şehir modernleştirilirken, İslâmî karakteri de yok edildi ve birçok dinî bina yıkıldı. Bu eserlerden bugüne çok az şey kaldı. Yalnız Kanûnî Sultan Süleyman Camii dikkatli bir şekilde restore edildi ve böylece şehrin eski İslâmî geçmişiyle ilgili tek görünür bağ bırakılmış oldu. 


Arnavutluk Vizesi


Arnavutluk ve Türkiye arasındaki vize anlaşmasına bağlı olarak bu ülkeye girişler için vize almaya gerek yoktur. Söz konusu Anlaşma Türkiye ve Arnavutluk vatandaşı diplomatik, hususi, hizmet ve umuma mahsus pasaport hamillerinin, birbirlerinin ülkesine, her altı ay içinde ilk giriş tarihinden itibaren doksan (90) günü aşmayan bir süre için veya transit geçiş maksadıyla vize almadan girebilmelerini öngörmektedir.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER