Şeytanın Din'i
23 Haziran 2025, Pazartesi 22:58 49 kez okundu."Ene" denilen enaniyet, ya da kendine benlik verme, İblis ile başlar. Büyüklenerek isyan etmesi sebebiyle cennetten kovulan şeytan, o günden itibaren "…(İnsanların) dirilecekleri güne kadar…” (A’raf Suresi, 14), çeşitli telkin ve taktiklerle insanlara sinsice sokulur, onları kötülüğe çağırır ve şaşırtıp saptırmak için uğraşır.
Şeytan insanlara her yönden yanaşabilir. "Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya uğrat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli vaadlerde bulun." Şeytan, onlara aldatmadan başka bir şey vadetmez. (İsra Suresi, 64) ayetiyle haber verildiği gibi, şeytanın hem atlılarıyla, hem yayalarıyla geniş bir çalışması vardır.
Şeytan, insanlara, her an doğruyu gösteren vicdanlarının sesini değil, onlara kendi ahlâkını yaşamayı telkin edecek nefislerini dinlemeleri telkininde bulunur. İyi olanı kötü, kötü olanı iyi gösterir, sinsice yöntemler kullanır ve insanları da sinsiliğe yönlendirir. Kötülükleri gizlice yaşamayı öğretir. İnsanları Allah'ın adıyla kandırmaya çalışır.
İnsanın apaçık düşmanı olan şeytan, kıyamet gününe kadar tüm gücüyle insanları kötülüğe sürüklemeye yemin etmiştir. İnsanları kendi yoluna çekebilmek için çeşitli taktikler ve sinsi yöntemler geliştiren şeytan, amacına ulaşabilmesi için kendisine yardımcı olan, insanlar ve cinlerden oluşmuş itaatli bir orduya sahiptir. Şeytanın kurduğu bu sistem, adeta batıla dayalı bir din gibidir. Tarih boyunca yaşamış, yaşayan ve yaşayacak olan tüm insanlara aynı telkinleri veren şeytan, bıkmadan usanmadan sinsi plan ve yöntemler kullanarak, onlara kendi batıl dinini tebliğ eder.
En önemli özelliklerinden biri olan sinsilik, şeytanın amansız mücadelesinde kullandığı en geçerli yöntemlerdendir. İnsanlara tarihin başlangıcından beri ne denli büyük bir kin ve düşmanlık beslediğini, onları sonsuz cehennem azabına sürüklemek için kandırmaya çalıştığını ve hatta yalan söylediğini anlatacak olursa, kendisine karşı dikkatli olunacağını bilir. O nedenle, tuzağına kolayca düşebilmeleri için, insanları sinsilikle, yalan ve hileli yöntemlerle kandırmaya çalışır. İnsanlara açık açık 'Gelin bana uyun' ya da 'Kendinize, etrafınızdaki insanlara zarar verin, kötülük yapın’ gibi telkinlerde bulunmaz. Şeytan zeki ve kurnazdır; tüm kötülükleri iyilik, güzellik, doğruluk gibi değerlerle süsleyerek insanlara sunar.
Şeytan insanları her an gözetler. En zayıf anlarını bulduğu an yakalar, tuzağa düşürmeye çalışır. Onların da kendisi gibi kötülüğü benimsemelerini ve batıl dininin organize ordusunun mensuplarının sayısını artırmak ister. Dünya hayatının geçici metaını süsler, çekici hale getirir, ahiret için çalışmanın çok zor ve sıkıntılı olduğu yönünde telkinler verir. Allah'ın emirlerini onlara zor, içinden çıkılmaz ve karmaşık göstermeye çalışır. İnsanlara beklemedikleri anlarda, beklemedikleri yönlerden pusu kurarak telkinlerini verir.
Şeytan, fısıldadığı kötü düşünceleri etkili kılmak için kişinin vicdanının devreden çıkması gerektiğinin bilincindedir. Bu nedenle gerçek kimliğini saklar ve verdiği telkinleri insanlara vicdanlarının sesiymiş gibi göstermeye çalışır. Bunun için kullandığı yöntem ise Allah'ın adını kullanarak yaklaşmaktır. Emrindeki ordusuyla birlikte insanları gözleyen şeytan, onların zayıf noktalarını, nelerin akıllarını karıştıracağını göz önünde bulundurarak çalışır. Vicdanen duyarlılık gösterilecek konuları, dini değerleri kullanarak insanları kandırır. Yaptırmak istediği kötü bir davranışı, onlara meşru ve normal göstererek, tam aksi bir ahlâka yöneltmeye çalışır.
İnsanları, ibadetlerinin yeterli olduğuna, ellerinden gelenin en fazlasının bu olduğuna, güçlerinin bu kadarına yeteceğine inandırmaya çalışır. Diğer insanlarla kıyaslandığında çok üstün bir ahlaka sahip olduklarını düşündürerek onları gevşekliğe sürüklemeye gayret eder. Böylece insanların kendilerini beğenip müstağni görmelerine ve azgınlaşmalarına sebep olur. Bu duygu bedenini kapladığında insanın şuuru kapanır. Kişi şeytanlaşır, Deccalleşir, Firavunlaşır ve Nemrutlaşır.
İçinde Allah korkusunu taşıyan insanlar ise şeytanın bu oyunlarına gelmez, telkinlerine kanmazlar. Çünkü Rabbimiz, Kendisinden korkup sakınan kullarına, onları doğru yola ulaştıracak, doğruyu yanlıştan ayırmasını sağlayacak bir anlayış verir. Ve bu anlayış, “Allah, iman edenlerin Velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 257) ayetiyle bildirildiği üzere samimi kulları şeytanın karanlık, batıl dininden uzak tutacaktır.
Allah bizleri tağutu velî edinmekten, şeytanın ordusuna dahil olmaktan, ona askerlik yapmaktan ve ona yancılıktan esirgesin.
…
“Beni ateşten, onu ise topraktan yarattın, ben ondan üstünüm!” diyerek Allah'ın emrine îsyan eden İblis gibi lânetlenmiş olan, kendi hayallerini gerçekleştirmek için dünyayı ateşe vermekten çekinmeyecek kadar kibirden gözü dönmüş bulunan eli kanlı Siyonist şeytanî kavim, tüm dünyanın gözleri önünde vahşet saçmaya devam ediyor. ‘Amalek’ olarak tanımladığı Filistinlilerin çoluk-çocuk, kadın-erkek, genç-yaşlı, hatta tüm canlıların bile öldürülmesinin, kendi uydurdukları tanrının emri olduğuna atıfta bulunarak soykırım uygulayan, şeytanın devlet suretine bürünmüş hali olan İsrail, tarih boyunca olduğu gibi bugün de aynı azgınlıkları gösteriyor. Eski Başbakan M. Begin'in İsrail Parlamentosunda yaptığı konuşmaya bakınız:
“Bizim ırkımız üstün ırktır; bizler bu dünyadaki tanrısal varlıklarız. Bizler böceklerin ırkı olan alt tabakanın ırkından çok farklıyız. Aslında, bizimkine kıyasla diğerlerininki ucubelerin ve hayvanların ırkıdır, en iyi ihtimalle sığırlarınki. Diğer ırklar insan dışkısı olarak itibara alınır. Bizim kaderimiz alt ırklara hükmetmektir. Bizim küresel krallığımız demir asalı liderimiz tarafından yönetilecek. Kitleler ayağımızı yalayacak ve kölelerimiz olarak hizmet edecekler.” (Amnon Kapelyuk, Begin ve Canavar, New Statesman, 25 Haziran 1982)
Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara Allah'ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 19)
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum